Fukahanın bir kısmına göre, seferde meşakkât olduğundan dört rek’atli farzlar iki rek’at olarak kılınır, sünnet namazlar da terkedilir. Ancak bu hususta muhtar olan kavil şudur: Yolculukta korku, endişe ve fazla sıkıntı varsa, sünnetler terkedilir; bu durumlar olmadığında kılınması evlâdır,daha iyi olur. Yani sefer hâlinde müsait durum varsa, sünnetler terk edilmez, kılınır. Yoksa kılınmaz, terkedilir.Hanefîlere göre, eğer seferî kişi, emniyet içinde bir yerde konaklayıp yerleşmişse, namaz vakitlerine bağlı bulunan sünnetleri de kılar. Ama eğer korku ve kaçma durumunda ise, yani işi acele ve yolculuğuna devam etmek zorunda ise, sünnetleri kılmaz. Muhtar olan görüş de budur.Fukahanın bu hükümleri Edille-i Şer’iyye-i Asliyye’den Sünnet’e istinat etmektedir. Nitekim Buharî ile Müslim’de İbn Ömer (r.a.)’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Nebî(s.a.v.) ile beraber bulundum. Seferde nâfile namaz kıldığını görmedim.” Başka bir rivayette de şöyle demiştir: “Resûlullâh (s.a.v.) ile beraber bulundum. O seferde iki rek’atten fazla namaz kılmazdı.

Ebû Bekir ile Ömer ve Osman (r.a.e.)’in de böyle yaptıklarını gördüm.” İmâm Nevevî (r.âleyh) demiştir ki: “Resûlullâh (s.a.v.) vakit sünnetlerini bineğinin yanında kılmış, İbn-i Ömer (r.a.) de onu görmemiş olabilir… Belki Nebî (s.a.v.), bazı vakitlerde terk etmenin caiz olabileceği hususunda insanları uyarmak için de bunu yapmış olabilir.” Maamafih Resûl-i Zîşân (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme’nin fethedildiği gün kuşluk namazını kılmıştır. Ayrıca sabah namazının iki rek’atını da, seferde uyuyakaldıkları ve üzerlerine güneş doğduğu zaman kılmıştır. Sünen sahiplerinin zikrettikleri daha başka hadisler de vardır. Fukaha, mutlak nâfilelere kıyâs ederek, seferde sıkıntılı haller müstesna, vaziyetin müsait olduğu zamanlarda sünnet namazların aynen kılınmasının müstehap olduğu hükmüne varmışlardır.

(www.mevlanatakvimi.com)