İmam Şafii (r.âleyh) şöyle demiştir: “Resûlullâh (s.a.v.)’in, hadislerini dinlemeye, ezberlemeye ve başkalarına anlatmaya teşvik etmesi, sünnetin dinde delil oluşturmasını vurgulamaktan başka bir şey değildir. Zira hadisler; tutulması gereken helâlleri, kaçınılması gereken haramları, tatbik edilecek hadlerin (cezaların) kimlere uygulanacağını, alınacak veya verilecek bir malın düzenlenmesini içermekte ve ahiret ile dünya için öğütler vermektedir.” İmâm Beyhakî (r.âleyh), Ebu Rafi (r.a.)’dan nakletti ki; Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden herhangi birisine, koltuğuna yaslanmış bir şekilde iken benim emretmiş olduğum veya nehyetmiş olduğum bir hadisim getirildiğinde: “Bilmiyorum. Biz onu Allâh (c.c.)’un kitabında bulamadık ki tabi olalım’’ der bir vaziyette rastlamayayım.” İmâm Beyhaki (r.âleyh), nakletti: Mikdam dedi ki: “Resûlullâh (s.a.v.) Hayber günü bazı şeyleri haram kıldı. Onlar ehli eşek ve diğer bazı şeylerdir.” Sonra Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Korkarım ki koltuğuna yaslanmış rahat bir şekilde oturan bir adama benim bir hadisim nakledilir de o kişinin “Benimle sizin aranızda Allâh (c.c.)’ın kitabı vardır. Biz ancak O’ndan helal bulduğumuzu helal kabul ederiz” diyeceği zaman yaklaşmıştır. Dikkat edin! Resûlullâh (s.a.v.)’in haram kılması da Allâhü Teâlâ’nın haram kılması gibidir.” Beyhaki dedi ki: “Bu hadis, Resûlullâh (s.a.v.)’den sonra hadisleri kabul etmeyen, inkâr eden kişilerin olacağını haber vermektedir. Bu haberin doğruluğu şu zamanda gerçekleşmiştir.” (İmâm Suyutî, Akidede Sünnetin Yeri, s.14-16)