Ebû Ümâme (r.a.)’den şöyle nakledilmiştir: “Ben Resûlullâh (s.a.v.)’den işittim, O (s.a.v.) şöyle diyordu: “Ma’d bin Adnan’ın çocuklarının sayısı kırka ulaştığı zaman, bunlar Mûsâ (a.s.)’ın askeri içine dalarak onların mallarından aldılar. Mûsâ bunlara bedduâ etti. Cenâb-ı Hâkk kendisine vahiy ederek dedi ki: “Yâ Mûsâ onlara bedduâ etme! Çünkü onların içinde kötü yolda gidenleri korkutan, iyi yolda gidenleri müjdeleyen Nebiyy-i Ümmî gelecek. Ve kendilerine merhamet olunan Ümmet-i Muhammed zuhur edecektir… Bu, öyle bir ümmet olacaktır ki, Allâh (c.c.)’dan gelen az rızka razı olacaktır. Allâh da kendilerinin az âmellerinden razı olacaktır. Ve onları “Lâ ilâhe illallâh” Kelime-i Tevhîd’i ile Cennet’e koyacaktır. Bu ümmetin peygamberi, Abdülmuttalib’in torunu, Abdullah’ın oğlu Muhammed olacaktır! Muhammed ahlâkında son derece tevâzû, sahibi, son derece akıllı, hikmetle konuşan, hilm ve vakar sahibidir… Ben O’nu, Kureyş’in en hayırlı kolundan ve o kolun en seçkin ailesinden çıkaracağım! O, bir kul olarak, en hayırlı aileden en hayırlı ümmete peygamber olacaktır! O ve O’nun ümmeti, hayra doğru yürüyecek ve hayrı bulacaktır.” (Taberanî) İbn-i Sa’d (r.a.) şöyle rivâyet eder: “Cenâb-ı Hâkk, Yakûp (a.s.)’a şöyle vahyetmiştir: “Ey Yâkûp, ben senin zürriyetinden birçok hükümdarlar ve peygamberler göndereceğim. Fakat sonunda Harem-i Mekke’den çıkacak olan peygamberi göndereceğim. O’nun ümmeti Kudüs’deki mescidin binasını yenileyecektir. O, bütün peygamberlerin sonuncusu olarak gelecek ve adı Ahmed olacaktır…” (Celaleddin es-Suyuti, Nebî (s.a.v.)’in Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, s.26)