Allâh (c.c.) ve Resulü (s.a.v.)’i tüm varlığımızdan daha fazla sevmemiz gerekmektedir. Nebi (s.a.v.) Efendimizi ne derece sevmemiz gerektiğini Cenâb-ı Hâkk; “Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü’minlerin analarıdır. …” (Azhâb s. 6) âyet-i kerimesi ile beyân buyurmaktadır. Bir zât Nebi (s.a.v.) Efendimiz’e “Ya Resûlullâh (s.a.v.), ben ne zaman kâmil bir mü’min olabilirim?” diye soruyor. Allâh Resûlü (s.a.v.): “Allâhu Teâla’yı hakkıyla sevdiğin zaman.” buyuruyor. O zât da “Ya Resûlullâh (s.a.v.), Allâhü Teâla’yı nasıl hakkıyla sevebilirim?” diye sorunca Nebi (s.a.v.) Efendimiz, “Allâh (c.c.)’ın Resulü’ne tam olarak tâbî olursan, O’nun sünnetine göre amel edersen, O’nun sevdiğini sever, buğzettiğine buğzedersen, O’nun dostuna bakarak dost edinirsen, düşmanına bakarak düşman edinirsen, o zaman istediğini elde etmiş olursun.” buyurmuşlardır. Hadis-i şerifin devamında Nebi (s.a.v.) Efendimiz “İnsanlar imân cihetinden değişik dereceler alırlar. Onların bu dereceleri bana olan sevgiyle ölçülür. Yine insanların kâfir olanları da küfürde değişik durumdadırlar. Onların da küfürde şiddetli olanları ve diğerleri bana karşı buğzlarıyla belli olur. Dikkat edin! O’na (Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e) muhabbeti olmayanın îmânı yoktur. Dikkat edin! O’na muhabbeti olmayanın îmânı yoktur. Dikkat edin! O’na muhabbeti olmayanın îmânı yoktur.” buyurmuşlardır. Allâh Resûlü (s.a.v.) üç defa teyitle muhabbeti vurgulamışlardır. Başka bir hadis-i şeriflerinde “Ben size kendi öz nefsinizden, annenizden, babanızdan, çocuklarınızdan ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe imânınız kemâle ermiş olmaz.” buyurmuşlardır. (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.54-55)