Ölümü Arzulayabilmek
Ölümü Arzulayabilmek başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Geçmiş büyüklerin bir ahlâkı da Aziz ve Celil Allâh’ı kızdıracak bir konuma düşme endişesine kapıldıklarında ölümü istemeleri idi. Söz gelimi nefislerinde masiyetlere yönelmeye dair ön girişimler tespit ettiklerinde, kıpırdanmalar sezdiklerinde ölümü arzularlardı. Çünkü pek çok yerde karineler, belirtiler delil olarak değerlendirilir.
Abis el-Gıfârî (r.a.) vebâ günlerinde: “Ey vebâ beni al” diyor ve sürekli bu sözleri yineliyordu. Bunun için amcasının oğlu kendisine: “Abis bunu nasıl söyleyebilirsin? Ben Resûlullâh (s.a.v.)’in: “İçinizden biri ölümü temenni etmesin, çünkü ölüm amelini sona erdirir.” dediğini duymuştum. “Evet ben de duymuştum, aynen öyle söylüyordu. Ne var ki ben Peygamber (s.a.v.)’in ümmeti hesabına altı şeyden endişe duyduğunu duymuştum, şimdi ben de bu altı şeyden korkuyorum ki o altı husus şunlardır: Sefihlerin (beyinsizlerin) idareciliği, zaptiye görevlilerinin çokluğu, mahkemelerden para ile karar alınması, akrabalarla ilişkinin kesilmesi, can hürmetinin hafife alınması ve Kur’ân’ı musiki aracı yapan bir grubun ortaya çıkması. Bunlar din konusunda en iyileri olmadığı halde içlerinden birini ortaya sürerek kendilerine teğanni ile Kur’ân okumasını sağlarlar.”
Aynı şekilde Ebû Bekir (r.a.) de ölümü temenni etmiş. Kendisine bu hususta eleştiriler yöneltilince: “İyiliğin emredilemediği kötülüğün de menedilemediği bir döneme yetişirim diye endişe duyuyorum” demiş. Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle demiştir: “İnsanlar üzerine öyle bir devir gelecek o süreçte âlimler ölümü çil çil altınlara yeğleyecekler. Hatta adam kardeşliğinin mezarının başına gelecek ve keşke senin yerinde olsaydım diyecek.”
(İmâm Şarani, Selef-i Sâlihîn’in, Evliyâullah’ın Yüce Ahlâkı, s.65-66)