Ey Müslümân! Acizlik gelip yaşlanmadan önce kusurlarını düzelt! Gaflet uykusundan uyan! Yoksa ölüm kamçısı ile uyandırılacaksın. Hadîs-i şerîfde: “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” buyuruldu. Ama o uyanıklık fayda vermez. Sağlığı ni’met bil! Fırsatı elden kaçırma! Yoksa çok üzülürsün. Rubâî: Ömür sona erişti, bırakmadın dünyâyı, Ve yaptığın işlere, bir an pişman olmayı, Kur’ân O’nun kelâmı, hem okur, hem dinlersin. Ne fayda, düşünmezsin, O’na tâbi’ olmayı. Dünyâ işlerin çabuk, âhiret işlerin gevşek olunca böyle kulluktan utan! Sonunda, “Dünyâ işleri beni âhiretle meşgul olmaya bırakmadı.” demekten kurtulamazsın. Dünyâ işlerini bitiremedin, âhiret işlerine başlayamadın. Ne kötü bir sevgiye tutuldun. Ömür sona yaklaştı. Bir makâma ulaşamadın. Huzûru, rahatı bir yerde göremedin. Dünyâ işlerinde, ihmâl edilecek hiçbir incelik bırakmadın. Dîn işlerine gelince, bu kadarı çoktur dedin. Hayır, hayır! Sen kulsun. Tepeden tırnağa kadar emir altında olmalısın. Kul hep kuldur. Kulluktan kurtulamaz. İlimsiz kulluk yapmak ise olamaz. İbâdetleri yerine getirecek kadar ilim sahibi olmak lâzımdır. Farz, vâcib, sünnet, nafile ve edeblerde tam bir tertîb ile ihtiyât üzere ol! Böylece namazın dünyâda nûr versin, âhirette nârdan kurtarsın. İmâm-ı Şafiî (rh.a): “Edeb, tertîbin koruyucu duvarı, tertîb sünnetin koruyucu duvarı, sünnet vacibin koruyucusu, vâcib farzın koruyucusu, farz da îmânın koruyucusu, kalesidir. Hepsini yapanın îmânı tehlikelerden korunmuş olur. Terk edenin îmânı tehlikede olur.” buyurmuştur. Ey ömrünü zâyi etmiş kimseler! Ömrünüzde beğenilen bir namazınız olmayacak mı? Fâtiha’yı doğru okuyamayacak, farz ve vâcibleri öğrenmeyecek, İslâmî kurallara riâyet etmeyecek misiniz? Hayâ etmeli o kimse ki, İslâm memleketinde bulunur, müslümânlar arasında ömrünü tüketir de, hâli böyle olur. Ya Râbbi sen, bizleri gafletten uyandır; iyi hâl, iyi ahlâk ve iyi bir son nefes nasib et! Amin. (Muhammed Rebhâmi, Riyâdün Nâsihîn, s.165)