Allâhü Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Hayır; Râbbine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar.” (Nisa s. 65) Bu âyet, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Zübeyir (r.a.) lehine Ensârî (r.a.)’den önce bahçesini sulaması hakkında verdiği hüküm sebebiyle inmiştir. Hadis Muvatta ve diğer muteber hadis kitaplarında yer almaktadır. Oysa ki, bu hüküm, Allâh (c.c.)’un kitabında yoktur. Sonra bu âyet, onun hükmüne razı olmamanın imândan çıkmak olduğunu belirten ağır bir ifade de içermektedir. Yine Allâhü Teâla şöyle buyurmaktadır: “Ey inananlar! Allâh’a itaat edin, peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, Allâh’a ve âhiret gününe inanmışsanız, onun halini Allâh ’a ve Resûlü’ne bırakın. Bu, hayırlı ve netice itibarıyla en güzeldir.” (Nisa s. 59) Meselenin çözümünü Allâh (c.c.)’a bırakmak, Kitab’a başvurmaktır; Resûlullâh (s.a.v.)’e bırakmak ise, O (s.a.v.)’in sünnetine müracaat etmektir. Allâhü Teâlâ yine şöyle buyurmaktadır: “Allâh’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin, karşı gelmekten çekinin. (Mâide s. 92) Daha başka buna benzer, Allâh (c.c.)’a itaat ile Resûlullâh (s.a.v.)’e itaati ayrı ayrı zikreden nasslar vardır. Bunlar, Allâh (c.c.)’a itaatin konusunun, kitabında emredip yasakladığı şeyler olduğunu, Resûlullâh (s.a.v.)’e itaatin de Kur’an’da yer almayan ve bizzat kendisinden gelen emir ve nehiylere tabi olmak suretiyle olacağını gösterir. Çünkü, sünnet eğer Kuran’da mündemiç bulunsaydı, o zaman o da Allâh (c.c.)’a itaatten sayılırdı. Kur’an’ı Kerim’de “O’nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.” (Nur s. 63) buyrulur. (Şatıbi, el-Muvâfakât; İslâmi İlimler Metodolojisi, c.4, s.11-12)