Geçmiş İslâm büyüklerinin güzel bir ahlâkı baş olmak için arzu göstermemeleri idi. Beklenmedik bir anda böyle bir şeyle karşılaşıp halk kendilerini başlarına geçirme arzusunu izhâr ettiklerinde mazeret gösteriyor, söz gelimi “Ben bu işe ehil değilim” diyor. Halkın “Sen fazlasıyla lâyıksın…” gibi ısrarlarına kulak asmıyorlardı. Süfyan es-Sevrî (r.âleyh) şöyle der: “Kendisine teklif edilmeyen bir üst görevin (riyâset) peşinden koşan bu arzusuna kavuşamaz, ayrıca pek çok ilimden de mahrum kalır.” Onun bir başka tespiti şöyledir: “Herhangi biriniz nefsiyle yetmiş sene mücâhede etmedikçe riyâset (başkanlık) istemesin.” İsa Peygamber (a.s.) şöyle diyordu: “Halk sizi başkan yaparsa sizler kuyruk olun.” Haccâc b. Ertât (r.âleyh)’in bir sözü: “Beni baş olma arzu ve sevdası öldürdü.” El-Antâkî (r.âleyh)’nin bir sözü: “Başkanlık, riyakârlık arzusunun başı, nefsin sevdalısı, şeytânın göz bebeğidir.” İbrahim b. Edhem (r.âleyh)’in görüşü: “Kuyruk olun başkan olmayın, çünkü kuyruk kurtulur baş kesilir.” Fudayl b. Iyâz (r.âleyh) şöyle diyordu: “Baş olmak isteyen kendisinin mükemmelliğini ortaya koyabilmek için insanların kusur ve ayıplarını diline dolar, huzurunda başkalarının hayırla yâd edilmesinden hoşlanmaz. Riyâset aşığı gerçekten iyi hallerine vedâ etmiştir.” Süfyan es-Sevrî (r.a.)’in bir sözü: “Riyâset makâmını bırakmak ve bir kadını sevmekten vazgeçmek sabır bitkisinin usaresinden (öz suyundan) de acıdır.” (İmâm Şa’rânî, Tenbihü’l-Muğterrin Tercümesi, s.116-117)