Sultan 2. Abdülhamîd Hân, Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü, İslâm halifelerininin doksan dokuzuncusudur. Abdülhamîd Han gençliğinde kazandığı serveti, halifeliği döneminde İslâm dîninin yükselmesi ve müslümanların arasında birlik ve dirliğin temini için harcadı. Abdülhamîd Hân, Türk ve İslâm tarihinin ender kaydettiği çok büyük bir şahsiyetti. Dünya siyâset târihinin en büyüklerindendi. Onun siyâsî dehâsı cihân-ı şumûldü. Abdülhamîd Hân, silsile-i saadetten, Şeyh Salâhuddin b. Mevlânâ Sürâcüddin Hazretlerine bağlıydı. Şeyhi, İttihad ve Terakkî’nin fitne çıkartma zamanında, Halîfe’ye: “Ümmet-i Muhammed’in üzerine bir belânın gelmekte olduğunu, insanların bu belâ, musîbet ve felâketleri hak ettiğini, bunun önüne duâ ve silâh ile geçmenin mümkün olamayacağını ve bunun bir takdiri ilâhî olduğunu ve bunun kazâ-i mübrem olduğunu…” beyân etmişlerdi. Tahttan indirildiği zaman halîfenin bunu sadece, “Zâlike takdîru’l-azîzi’l-alîm” diyerek büyük bir soğukkanlılıkla karşılamasını sağladı. Kardeş kanının dökülmesini engelledi. Abdülhamîd Hân kerâmet sahibi bir evliyâ idi. Tayy-i zamanve tayy-i mekân kerâmetiyle hacca gitti. Abdülhamîd Hân, tahttan indirilince kendisine pek çok iftiralarda bulundular. İttihat Terakki komitesi, masonlar, ermeniler, yahudîler ve diğer vatan, millet ve dîn düşmanları; “Çok adam öldürttü” diye onu karalama politikası yürüttüler. Kendisi gazetelere ilan verdi: “Ben kimin nesini öldürtmüşsem, bana karşı dâva açsın, mahkeme huzurunda benden hak istesin” diye. Sadece bir kadın “Kocamı öldürttü” diye mahkemeye mûrâcaatta bulundu. Mahkeme gün tâyin etti. Abdülhamîd Hân kadının kocasını hiç görmediği gibi tanımıyordu bile. İşin doğrusunun ortaya çıkması için Cenâb-ı Allâh’a duâ etti. Tam mahkeme günü, kadının kocası gemiden indi. Meğer Trablusgarb’da İtalyanlara esir düşmüş, bilâhere serbest bırakılmış. Böylece Ulu Hâkan’a iftira atanlar çok mahçup oldular. (İslâm Alimleri Ansiklopedisi)