Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Hz. Ali (r.a.) arasında derin ve kuvvetli bir bağ vardır. Resûlullâh (s.a.v.) Ebû Tâlib’in evinde yetişip büyüdü. Hz. Ali (r.a.) de Resûlullâh (s.a.v.)’in evinde yetişip büyüdü. Hz. Ali (r.a.) ahlâkında ve yönelimlerinde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ahlâkına benzer bir ahlâk sahibiydi. Çocuklardan ilk müslüman olan o idi. “Dârul Erkâm”daki toplantılara Resûlullâh (s.a.v.) ile beraber katılmış, bu kalıcı izleri olan toplantılardan hiçbirisinden geri durmayıp hepsinde bulunmuştur. Medine’de uygulanan kardeş edinme eyleminde Hz. Peygamber (s.a.v.) onun hem dünyada, hem de âhirette kendisine kardeş olduğunu bildirerek: “Dünyada ve âhirette benim kardeşim sensin.” buyurdu. Bir keresinde onun hakkında: “Ey Ali! Seni ancak müslüman olan sever, sana buğz, öfke beslemeyi de ancak münâfık olan yapar” buyurdu. Bir başka hadisinde ise: “Ben kimin dostu isem, Ali de onun dostudur” buyurmuştu. Hz. Ali (r.a.) hicret gecesi Resûlullâh (s.a.v.)’in yatağına yatmıştı. Biliyordu ki orada yatan ölüm tehlikesi ile yüz yüze gelecektir. Çünkü gece ortalık sakinleşince Resûlullâh (s.a.v.)’in evini kuşatanlar kılıçlarını çekmişler, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in işini bitirmeyi bekliyorlardı. Fakat Hz. Ali (r.a.) insanlara Allâh (c.c.)’un risâletini tebliğ etmek için Resûlullâh (s.a.v.)’in kurtulmasını sağlamak üzere kendisini kurban etmeye hazırdı. Resûlullâh (s.a.v.) onu kızlarından en çok sevdiği Fatıma (r.anhâ) ile evlendirmişti. Kızına evleneceği eşini tanıtırken şöyle buyurmuştu: “Eşin insanların en çok bilgilisi, en çok halim-selim olanıdır.” Zifaf gecesi babası Hz. Fatıma (r.anhâ)’yı yeni evine bırakacağı zaman Hz. Fatıma (r.anhâ) ağlamıştı. Babası ona şunları söyledi: “Niçin ağlıyorsun? Seni insanların en evvel müslüman olan, ahlâkı en güzel olan birisiyle evlendirdim.” (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.114-115)