Ehli Sünnet ve’l Cemaat
Ehli Sünnet ve’l Cemaat başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat, sünnet ve cemâat taraftarı, mensubu ve yanlısı demektir. Sünnet, Kur’ân-ı Kerîm’in hayat hâline gelmiş en güzel tefsiri ve en güzel uygulaması; dini tebliğ, ifta, beyân ile görevli kılınan Efendimiz (s.a.v.)’in İslâm’ın temel konularını anlama ve benimseme tarzıdır. Cemâat, Efendimiz (s.a.v.)’in sözü edilen hayatını bütün olarak benimseyen ve yansıtan müslüman toplumdur ki; vahyin ilk muhatapları olup inanç, ibâdet, hukuk ve ahlâk cepheleriyle İslâm’ı bir bütün olarak sonraki nesillere aktaran Ashâb (r.a.e.) cemâati anlamına gelir.
Sünnet ehli dediğimiz zaman, Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini benimseyip tâbi olan kimse demektir. Ehl-i Sünnet olanlar, Kur’ân-ı Kerîm’i, Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini ve sahabe (r.a.e.)’in icmasını kabul edenlerdir. Ehl-i sünnet isabetli bir yoldur. Çünkü Ehl-i sünnet, Kur’ân ve Sünnet’e uyulması gerektiğini kabul edip aklı, nakle tâbi kılmakla diğer mezheplere göre isabetli yolu tercih eden ana mezheptir. Zira dinde ana prensip vahye uymaktır. Mutlak ve mükemmel bir bilgi kaynağı olmayan aklın, nakle hâkim olması veya naklin akla tâbi kılınması halinde, vahye ihtiyaç kalmaz ve ilâhî emirler bir anlam taşımaz. İnsan bilgisi için vazgeçilmez bir kaynak olmasına rağmen sınırlı, dış tesirlere açık ve geleceği keşfetmekten yoksun bulunan akıl, vahyin desteğine muhtaçtır.
Ehl-i Sünnet, aklı vahye tâbi kılıp vahiyle akıl arasında bir denge kurmak, ayrıca Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas gibi bütün şer’i usullere başvurmak suretiyle doğruya ulaşma ihtimalini yükseltmiş ve hemen hemen her konuda mutedil (dengeli) bir çizgide yer alıp aşırı uçlardan uzak kalmayı başarmıştır. Ehl-i Sünnet’in benimsediği itikâdî ve amelî hayat anlayışı, Efendimiz (s.a.v.) ve Dört Halife (r.a.e.) döneminde en güzel şekliyle yaşanmıştır.
(İbrahim Cücük, Delilleriyle Ehl-i Sünnet Akaidi)