Ehli Beyt (r.a.e.)’e Saygı Göstermeliyiz
Ehli Beyt (r.a.e.)’e Saygı Göstermeliyiz başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
O büyük Resûl (s.a.v.) ve adil insan, sevgili kızını ve hanımlarını da toplayarak onlara: “Ben sizi Allâh (c.c.)’un azâbından kurtarmaya yeterli değilim” buyurarak Hâkk Te‘âlâ’nın tarafına olan tazim ve saygının ifadesi, yüce Râbbin rıza ve meşiyeti olmadan hiçbir kimsenin diğer bir kimseye faydasının dokunamayacağını bildirmiştir. Ben sizinle hiç ilgilenmeyeceğim, sizler tamamen benden uzak ve bana yabancısınız, demek asla istememiştir.
Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in mü’min akrabaları memnun olmadıkça, onun memnun olması mümkün müdür? O ki, bütün müminlerin saadet ve iyiliğine her şeyini feda eder de, mümin olan Ehl-i Beytini ihmal eder mi? Bütün mü’minlere şefaat eder de, mü’min ehl-i beytini ihmal eder mi? Aklı selim bunu kabul eder mi?
İmâm Şafii (r.a.) bir beytinde: “Ey Resûlullâh (s.a.v.)’in ehli beyti, sevginizi Allâhü Te‘âlâ farz olarak nazil etmiştir. Sizin kadrinizin büyüklüğüne şu yeter ki Namazlarında size salavat getirmeyenin namazı sahih değildir.” buyurmuşlardır. (Şafii Mezhebinde namazda salavat farz, Hanefî’de sünnettir.)
Bütün hadis kitaplarında, temiz Ehl-i Beyt’e, müslümanların hürmet ve saygı beslemeleri emrolunmaktadır. Yine hadis kitapları, dininde ve itikadında doğru ve sağlam müslümanları ehl-i beyte karşı saygıya davet eder. Lakin bu saygı, mutlaka şer’i şerîfin ve ehl-i sünnet ulemasının gösterdiği ölçüler içerisinde olacaktır. Aksi takdirde ifrat ve tefrit, mü’mini sapıklığa ve hüsrana götürür. Onları masum bilmek, ölüm ve şehadet günlerini din kardeşlerimize karşı bir kin ve husumet günü olarak ilan etmek, onlara bağlılık ve sevgi değil, tam tersine, onlara hıyanet etmek ve yollarından ayrılmaktır. Yaşayan seyyidlere de saygı göstermek, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’e minnet ve şükran duygularımızın gereğidir.
(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet Akidesi, s.209-210)