Allâh Resûlü (s.a.v.): “Ebûbekir dünyaya geldiği zaman göklerde bir şenlik olmuş-tur. Cenâb-ı Hâkk, Adn Cenneti’ne şöyle nida buyurmuştur: “Sende Ebûbekir ile onu sevenlerden başka kimse yerleşmez.” Cehenneme de nida edip buyurur ki: “Celâ-lim hakkı için sende Ebûbekir’in düşman-larından başka kimseyi azablandırmam.” Kıyâmet koptuğu zaman Hz. Ebûbekir (r.a.)’a şöyle nida buyurur: “Ey Ebûbekir! Bugün sevdiklerine nasıl muamele etmemi istersen, onlara öyle muamele ederim.”Peygamberlerden sonra insanoğlunun en büyüğü olan Hz. Ebûbekir (r.a.)’dır. Peygam-berimiz (s.a.v.)’den iki yaş küçüktür. Vefatı da Allâh Resûlü (s.a.v.)’in irtihalinden iki sene sonra vuku bulmuştur. Hz. Ebûbekir (r.a.), yaradılışı itibariyle tertemiz bir fıtrata sahipti. Cahiliyet devrinde bile asla putlara tapmamış ve kötü bir amelde bulunmamıştı. Hilm âlemi yüce sıddîk, etrafına ışıklar saçan bir güzelli-ğin de sahibi idi. Uzunca boylu, beyaz tenli, gür saçlı, seyrek sakallı, çukurca gözlü idi. Kendisi Kureyş arasında sayılan, sevilen, iti-mad edilen ve sözü her zaman dinlenilen bir insandı.Allâh Resûlü (s.a.v.)’in en samimi arkadaşı ve sırdaşıdır. Ve Allâh Resûlü (s.a.v.)’e risâlet geldiğinde erkekler arasında ilk imân edendir. Öyle bir imânın, öyle bir aşkın, öyle bir vecdin sahibi idi ki, gece sabahlara kadar başı kesik bir mum gibi yanar ve inci tanesi gibi gözyaş-larıyla yerleri ıslatırdı.Allâh’ın Resûlü (s.a.v.) buyurdular ki: “Bir peygamber olmak müstesna; Güneş, Ebû-bekir’den daha faziletli bir kimse üzerine ne doğmuş, ne batmıştır!
(Şemsüddin Ahmed Sivasi, Dört Büyük Halife, s.11)