Hakk Teâlâ geçmiş peygamberlerin bazısına şöyle vahyetti: “Bana itaat edersen, razı olurum. Razı olursam üzerine bereket yağdırırım. Bereketimin sonu yoktur. Bana isyân edersen, öfkelenirim. Öfkemin sonu lânetle biter. Ben bir kimseye lânet edersem, yedinci çocuğuna kadar ulaşır.” Zamanımız öyle bir hâl aldı ki, dinî şeyler, âdi dünyalığa değiştirilir oldu. Ümitlerin ardı arası kesilmiyor. Hırslar kuvvet yarışında… Yapmakta oldukları hiçbir kötü işi bırakmadan yaptılar. Fakat sonunda hepsi heba oldu. Toz yığını gibi dağıldı, gitti. Sen sakın bu zümreden olmayasın. Allâh rızası için yapılmayan her şey boştur. Acırım sana. İçini belki câhil kişilere saklı tutabilirsin. Fakat beyaz perde üzerine konan siyah lekeler gibi her şeyi bütün inceliği ile seyrederler. Çalış, ihlâs sahibi ol. Hakk Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmeye çabala. Dünya ve Âhirette sana faydası dokunmayacak şeyleri bir yana at. Kendi işine yaramayacak şeyler boştur. Sana, iç âlemini iyiye götürecek şeyleri aramak gerek. Nefsine tesir edebilmek için onun terbiye yollarını ara. Nefsine tesir etmen önemli şeydir. Onu binek yap. Dünya boşluklarını Âhiret âlemine ulaş. O uçakla halkı geç. Hakk’a ulaş. Bunlar kolay olmaz. Ancak nefis yola geldikten sonra olur ki, o da, ancak Allâhü Teâlâ’nın emrine tâbi olduktan sonra yola gelir. Nefsini yola getir, halkı arkaya at. Dünyalık kötü işleri bir yana it. Mevlâ’yı her şeyden önce an. Hikmet lokmalarını ye. Bunları yapmaya muvaffak olduğun zaman ağzından çıkan şeylere dikkat et, tevilli konuşma. Tevilli konuşman tecavüz olur. Halktan korkma, onlardan bir şey ümit etme. Aksi hâller imân zayıflığından doğar. Himmetini yüce tut; yükselirsin, korkma. Hakk Teâlâ himmetin kadar sana kıymet verir. Doğruluğun ve ihlâsın kadar bu yolda derece alabilirsin. (Abdulkâdir Geylâni (k.s.), Fethü’r-Rabbânî, s.215-216)