Nebî (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Cennet’te öyle odalar vardır ki içi dışından, dışı içinden görülür. Allâhü Teâlâ onları, sözü yumuşak söyleyenlere, yemek yediren, oruca devam eden, insanlar uykuda iken gece namâz kılanlara hazırlamışdır.” buyurmuşlardır. İslâm’ın başlangıcında gece namazı yani gecenin üçte ikisinde uyanık bulunmak ve teheccüd namâzı kılmak vâcîb olmuştu. Önceleri Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.) Hazerâtı, gecenin üçte ikisini uyanık olarak kıyâm ve teheccüd namâzıyla ibâdete devâmları sebebiyle bazılarının ayakları da şişerek meşakkât ve zorluk olduğundan Yüce Allâh’ın lütfu olarak Sûre-i Müzzemmil’in başında “Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibâdetle geçir. Yâhut bundan biraz eksilt” âyet-i celîlesi ile gecenin yarısında veyâhûd daha çok veyâ noksan olmak arasında serbest bırakılarak yükleri hafifletilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Kim gece namâzı kılar da güzelce kılarsa, yani namâzında kalbini dosdoğru tutar ve huşûyu muhâfaza ederse, noksanlıklardan sakınırsa Allâh ona dokuz ikrâmda bulunur. Bunların beşi dünyâda, dördü âhiretdedir.
Dünyadaki beş ikrâmı:
1 Onu dünyada afetlerden muhâfaza eder.
2. Namazın eserini yüzünde izhâr eder.
3. Onu sâlih kullarına ve bütün insanlara sevdirir.
4. Lisânında hikmeti câri kılar. (Hikmetli konuşur)
5. Dînde ince anlayışla nasîplendirir.
Âhiretdeki dört ikrâmı:
1. Kıyâmet Günü’nde kabrinden yüzünü ak olarak kaldırarak haşreder.
2. Hesâbını kolaylaştırır.
3. Kitâbını sağ tarafından verir.
4. Sırât’dan berk-i hatif (şimşek) gibi geçer.”
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.), Musâhabe 3, s.95-97)