Ebû Hüreyre (r.a)’in bildirdiği hadîs-i şerifte: “Beni İsrail’e bir gün oruç farz kılındı. O gün de, Muharremin onuncu günü olan Aşûra günüdür. Siz o gün oruçlu olunuz. Çoluk çocuğunuza iyilik yapınız. Bir kimse Aşûre günü çoluk çocuğuna iyilik yapsa, onları sevindirse, Allâhü Teâlâ ona senenin diğer günlerini iyi eder. Aşûre günü oruç tutanın orucu, kırk yıllık günâhına keffâret olur. Aşûre gecesini ihyâ edip, sabahleyin de oruçlu olsa, ölüm acısını anlamayarak vefât eder.” buyuruldu. Hz. Alî (r.a)’in bildirdiği hadîs-i şerîfte: “Aşûre gecesini ihyâ edeni, Allâhü Teâlâ dilediği gibi ihyâ eder” buyuruldu. Büyük âlimlerden Muhammed bin Münteşir (r.âleyh): “Bir kimse Aşûra gününde çoluk çocuğuna mal ve para bakımından kolaylık yapsa, onlara iyi şeyler alsa, Allâhü Teâlâ o kimseye yılın diğer günlerinde kolaylık verir, rızkını genişletir. Ona asla darlık göstermez” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.): “Aşûre günü, peygamberlerin oruç tuttukları bir gündür. Siz de o gün oruç tutunuz!” buyurmuştur. (Musannef) Nebî (s.a.v.) aşura günü oruç tutmaya hem kendisi devam etti, hem de bunu müslümanlara emretti ve: “Aşûre günü orucu bir yılın kefâretidir! Sağ olursam, gelecek yıl dokuzuncu gününü de, inşaallah oruçlu geçireceğim! “Dokuzuncu ve onuncu günü oruç tutup Yahûdilere muhâlefet ediniz!” buyurdu. Aşûre gününün üstünlüklerindendir ki, Allâhü Teâlâ o gün peygamberlerini düşmanlarından kurtardı. Fir’avun’u ve kavmini o gün helâk eyledi. Gökleri, yeri, Âdem (a.s.)’ı ve daha birçok şerefli şeyleri o gün yarattı. O gün oruç tutanlara büyük sevâb ve mükâfatlar hazırladı. O günde orucu, günâhlara keffâret eyledi. Bunun için Aşûre günü, iki bayram, Cum’a, Arefe ve bunlara benzer şerefli günler gibi oldu. Aşûre günü musîbet ve matem günü olsa idi, sahâbe ve tâbiîn (aleyhimürrıdvan) mâtem günü kabul ederlerdi. Çünkü onlar o zamana bizden daha yakîn idiler. Halbuki onlar Aşûre günü çoluk çocuğunu sevindirmek, giydirmek ve oruç tutmak gibi şeyler yaptılar. (Abdulkâdir Geylânî (k.s.), Gunyetü’t-Tâlibîn, s.356)