Ashab-ı Kiram’ın Namazdaki Huşu

Ashab-ı Kiram’ın Namazdaki Huşu. Ashab-ı Kiram Efendilerimiz, namazı nasıl kılacaklarının dersini, Allah Resulü aleyhissalatu vesselamdan almışlar ve nasıl bir hassasiyete sahip olunması gerektiğini de yine Efendimiz aleyhissalatu vesselamın örnekliğinde öğrenmişlerdi. 


Mücahid (rh.a.), Hz. Ebû Bekir ve Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.e.)’nin namaz kılışlarını şöyle anlatıyor: “Onlar namaz kılmaya başlayınca sanki yere dikilmiş bir direk gibi dururlardı.” Yani hiç hareket etmezlerdi. Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.) namaz kılmasını Hz. Ebû Bekir (r.a.)’den öğrendi. Hz. Ebû Bekir (r.a.) de Rasûlullâh (s.a.v.)’den öğrendi. Yani Hz. Ebû Bekir ve Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.e.), Resûlullah (s.a.v.)’in kıldığı gibi namaz kılarlardı. Hz. Sabit (r.a.) diyor ki: Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.) namazda yere dikilmiş bir ağaç gibi dururdu. Bir başkası diyor ki: Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.) o kadar uzun ve hareketsiz secde ederdi ki, kuşlar gelip sırtına konardı. Bazen o kadar uzun rükû ederdi ki bütün geceyi rükuda geçirirdi. Bazen de secdesi o kadar uzardı ki bütün gece bir secdeyle geçerdi.
Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.)’e yapılan saldırıda atılan büyük bir taş mescidin duvarına çarpınca duvardan bir parça sıçradı ve namaz kılmakta olan Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.)’in sakalı ve göğsü arasından geçti. Ama o, ne telaşa kapıldı, ne de rüku ve secdesini kısalttı. Bir keresinde namaz kılıyordu, oğlu Haşim de yanında uyuyordu. Çatıdan bir yılan düşüp çocuğa sarıldı. Çocuk çığlık attı, evdekilerin hepsi koşarak geldiler, bir gürültü koptu ve yılanı öldürdüler.
Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.) ise namazı aynı itminanla kılmaya devam etti. Selâm verince “Gürültüye benzer bir ses gelmişti o neydi?” dedi. Hanımı “Allâh (c.c.) sana rahmet etsin, çocuğun canı gidiyordu, senin haberin bile olmadı.” deyince Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.) “Namazda başka bir tarafa iltifat etseydim namaz nerede kalırdı?” dedi.


(Muhammed Zekeriyya Kandehlevi, Amellerin Faziletleri, 55.s.)