Allâh (c.c.)’un iradesi imân yolunu benimseyenlerin imânlarının kuvvetlenmesini dilemiştir. Küfür yolunu tercih edenleri ise eğrilikleri ile baş başa bırakmıştır. Bu hususta Allâh (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Kim rahmanı zikretmekten gafil olursa yanında ayrılmayan bir şeytânı ona musallat ederiz.” (Zuhruf s. 36) Yani Allâh (c.c.) kâfire yardım etmez ve Allâh (c.c.)’un iradesi kâfiri şeytânın sapkınlıklarıyla baş başa bırakır. Şeytân ona arkadaş olur. Bütün hayatı boyunca onun yanından ayrılmaz. Allâh (c.c.) ezeli iradesiyle rahmetinin ve adaletinin bir gereği olarak kendisine yakınlaşabilmenin anahtarlarını insanın eline vermiştir. İnsan Allâh (c.c.)’a itaate başladığında Allâh (c.c.) o kuluna itaatinde yardım etmektedir. Eğer insan masiyet yolunu seçerse bu takdirde Allâh (c.c.) onu masiyetiyle baş başa bırakmaktadır. Bu sebeple bir kudsi hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Kim beni içinden anarsa ben de onu içimden anarım. Kim beni bir cemaat içinde anarsa ben de onu daha hayırlı bir cemaat içinde anarım. Kim bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.” (Buhari) Görüldüğü gibi Cenâb-ı Hâkk daima ilk adımın insandan gelmesini istemektedir. İşte bunun için her insan yaptığı ameliyle cenneti veya cehennemi kendisi seçer. Eğer insan Allâh (c.c.)’a itaate başlarsa bu itaatinde Allâh (c.c.) o kuluna yardımcı olmaktadır. Eğer asi bir kul olursa o zaman da Allâh (c.c.) o kulu günâhlarıyla baş başa bırakmaktadır. Allâh (c.c.) bütün âlemlerden müstağnidir. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Kuran’da Kıyâmet Sahneleri, s.45-46)