Müslüman Türk Toplumuna Batı eksenli dayatılan “ılımlı İslam sapkınlığı” ve “tesettür meselesindeki sapmalar ve ailenin dejenerasyonu” henüz ehl-i imân ve vicdan sahiplerince tam olarak farkedilemedi. Ya da farkedilse bile, durumu ilan edebilecek sorumluluk sahibi yürekli, imân ehli yazar çizere, lokal ve cılız sesler dışında, bugüne kadar pek rastlanmadı. Adeta önemsenmiyor gibi bir durum var ortada. Müslüman kamuoyuna, İslâm’ın yaşanması anlamında her şey yolunda, hatta eskisinden daha güzelmiş gibi yanıltıcı bir manzara sunuluyor. Pek tabii ki dini sapma, soyut bir mesele olduğu için, ailede olduğu gibi bunun acı sonuçları hemen somut gösterge vermez. Bu konuda diğer yanıltıcı bir unsur da dindar çevrelerin, önceden edindikleri ibâdet alışkanlıklarını kendi çaplarında rahatça yerine getirebiliyor olmaları… Şunu bilin ki, siz beğendiğiniz o halin son halkasısınız. Sizden olma neslin büyük kısmı, sizin yaptığınız o ibâdeti, artık küçümser ve inkâr eder hale geldi. Orta öğrenim ve üniversitedeki gençliğin geldiği durum ortada… Burada tehlikeli durum şudur ki, dini sapma, farkedilmeyen kötü sonuçlarını en sonunda tam verir ve bunun geri dönüşü de toparlanışı da mümkün olmaz. Bu iş, toplumsal felâketle ve ilâhi azapla sonuçlanır. Neticede bir nesil ve bir toplum yok olur. Aile/kadın konusundaki ve dînî/itikâdi alandaki sapmaya vesile olanların ve seyirci kalanların ahirette ilk yakalarına yapışacak olanlar, onların kendi çocukları ve torunları olacağında kuşku yoktur. Kimi cemaat ve sivil toplum liderleri, kanaat önderleri, “tuzum kuru” diye seyirci kalan ve işini yürütmeye bakan eskinin “İslâmcı” yapı ve temsilcileri!… Daha seyirci kalmaya devam ederseniz, bilin ki, bu ah sizi yakalayacaktır! Böyle giderse o keyifli halinizin ızdıraba dönüşmesi de yakındır. Bu felaket karşısında Mevlâmızdan, uyanış ve basiret niyâz ediyoruz! (www.dintahripcileri.com)