Fâtiha’da sanki şöyle deniliyor: “Ya Rabbî! Sadece Sana ibadet ediyoruz. Çünkü sen Allâhsın. Sadece Senden yardım taleb ediyoruz. Çünkü Sen Rabb’sın. Bizi dosdoğru yola hidayet et, çünkü Sen Rahmân’sın. Bize istikâmeti rızık olarak ver, çünkü Sen Rahimsin. Bize nimet ve kerem yağmurlarını indir, çünkü Sen din gününün mâlikisin.” Hz. Peygamber (s.a.v.): “İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allâh’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allâh’ın Resûlü olduğuna şehadet etmek; namazı dosdoğru kılmak; zekât vermek; Ramazan orucunu tutmak ve Kâbe’yi haccetmek” buyurmuştur. Buna göre, Allâh (c.c.)’dan başka ilâh olmadığına şehadet etmek, Allâh (c.c.) isminin nurunun tecellîsinden; namaz kılmak Rabb isminin tecellîsinden meydana gelmiştir Çünkü Rabb “terbiye” kökünden türemiştir. Kul da, imânını namazın yardımıyla terbiye eder, geliştirir. Zekât vermek Rahmân isminin tecellîsinden meydana gelir. Çünkü Rahmân merhamet etmede mübalâğayı ifade eder. Zekât verme işi de, fakirlere acımaktan ötürü tahakkuk eder. Ramazan orucunun farz olması, Rahîm isminin tecellîsindendir Çünkü oruçlu kimse acıktığı zaman, fakirlerin açlıklarını hatırlar da, onlara muhtaç oldukları şeyi verir. Yine oruç tutan kimse, acıktığı zaman hissî bazı lezzetlerden kesilir. Ölürken de, bu kimseye, lezzetlerden ayrılmak kolaylaşır. Haccın farz olması “Maliki yevmi’d-din (Din gününün sahibi)” isminin tecellîsindendir. Çünkü kişi hac yaptığında, vatanından ayrılması ve çoluk çocuğunu terketmesi gerekir. Bu da, kıyamet gününün yolculuğuna benzer. Yine hac yapan kimse, yalınayak, başı açık ve çıplak olur. Bu da, kıyametteki insanların haline benzer. (Fahruddîn Er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mefâtîhu’l-Ğayb, c.1, s.400-401)