Hişam b. Urve, babasından; onun da Hz. Ömer (r.a.)’den naklettiğine göre Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: “Bir kimsenin namaz kılması ve oruç tutması sakın ola ki seni aldatmasın! Her dileyen namaz kılabilir, oruç tutabilir amma, emanete riayet etmeyen kimsenin dini yoktur.” Beyhaki, Abdurrezzak, İbn Ebi’d-Dünya ve Abdullah b. Mübarek’in beraber rivayet ettikleri bu mevkuf hadiste (sahabe sözü), kişinin namazına ve orucuna aldanılmaması gerektiği, asıl olarak ise emanete riayet edip etmediği, doğru sözlü olup olmadığı, herhangi bir günâhla karşılaşması halinde imtihanı başarıp başaramadığı veya dünya nimetlerine karşı tutumu bağlamında, İslâm’ı bütünüyle yaşayıp yaşamadığının ölçü alınması gerektiği bildirilmekte ve bize bu hususta uyarıcı bilgi verilmektedir. Buhârî’de geçen bir hadis-i şerifte de görev emanetinin ehline verilmemesi halinde “Kıyâmeti bekleyiniz” hatırlatması yapılmıştır. Bu hadis-i şerifin, Buhâri’de “ilim” bahsinde zikredilmesi de oldukça anlamlıdır. Yine Cibril hadisinin sonunda ise, kıyâmet alametlerinden biri olarak, ahir zamanda mal nimetinin ehil olmayanların eline geçeceğinin haber verilmesi, mal sahiplerine ayrıca bir sorumluluğu hatırlatmaktadır. İşte Hz. Ömer (r.a.) Efendimiz bu bağlamda diyor ki; kişinin dindarlığı, emanete riayeti ve diğer dini yükümlülüklerini yerine getirmesiyle ölçülür. Yoksa Allâh (c.c.)’un tevdi ettiği maddi ve manevi emanetleri onun gösterdiği şekilde sevk ve idare etmeden, onun rızası doğrultusunda yaşamadan ve yaşatmadan, emanete riayet etmeden, yani teslim aldığı maddi emanetleri de sahibine aynen teslim etmeden, kişi dindar da olamaz, güvenilir de. (www.ahmetgelisgen.com)