Fahr-i Kâinat (s.a.v.) buyurur ki: Hz. Adem (a.s.), hatasının affı için Cenâb-ı Hâkk’a “Yâ Rabbi!, Muhammed (s.a.v.) hakkı için beni bağışla!” deyince, Cenâb-ı Hâkk affetti ve sordu: “Ya Adem, Muhammed’i nereden bildin?” Hz. Adem (a.s.), cevaben: “Ya Rabbi, O zaman ki beni yaratıp ruh verdin, başımı kaldırınca arşın üzerinde: “Lâ ilâhe illallah Muhammedu’r-Resûlullâh” yazılı gördüm ve ind-i ülûhiyetinde (senin yanında) halkın en hayırlısının O olduğunu anladım.” deyince, Cenâb-ı Hâkk: “Evet Yâ Adem! Doğru söyledin, halkın bana en sevgilisi O’dur. Madem ki onun hürmetine dedin, seni bağışladım. Eğer Muhammed olmasa idi seni halketmezdim” buyurdu. (Yusuf Nebhâni, Şevahidü’l-Hak) Enes (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.)’e: “Bana yevmi kıyamette (kıyamet gününde) şefaat edersin değil mi Ya Resûlullâh?” diye sordu. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Evet! Allâh izin verirse.” buyurunca, Hz. Enes (r.a.): “Sizi o gün nerede arayayım Ya Resûlullâh (s.a.v.)” dedi. Fahr-i Âlem (s.a.v.): “Evvelâ sıratta ararsın, bulamazsan mîzanda ararsın, bulamazsan havzımın başında ararsın, bu üçünden birinin başında, muhakkâk bulunacağım” buyurdular. (İmâm-ı Şârânî, Elkeşfül-ğumme) Hz. Ali (k.v.) Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e, sûretiniz nedir? diye sordular. Peygamberimiz (s.a.v.) cevaben buyurdular ki; “Mârifetullâh sermayem, akıl dinimin aslı, muhâbbetullâh esâsı, şevkullâh binitim, zikrullâh hemdemim (arkadaşım), Allâh (c.c.)’a itimad hazinem, hüzün refîkim, ilim silâhım, sabır libâsım (elbisem), mukâdderata (Allâh (c.c.)’un takdirine) rıza ganimetim, Râbbime karşı aczimle müftehirim (iftihar ederim), dünyaya meyletmemek sanatım, Allâh (c.c.)’u yakîn ilmiyle bilmek azığım, Hâkk’a taat bana kâfi, cihâd ahlâkım, gözümün sürûru namazdadır. Bütün gam ve düşüncem ümmetim içindir ve iştiyâkım (arzum) da Allâh Celle ve Alâ Hazretlerinedir.” (Kadı İyaz, Şifa-i Şerif) Ya Rabbel Âlemin!.. Hatalarımızı lûtfunla bağışla, Kalbimizi Habîbin (s.a.v.)’in sevgi ve muhabbetiyle ihyâ et. Râzı olup cemâlini nasib ettiğin kullarının arasına kat! Amin…