Muavvez kızı Rubeyyi (r.anhâ)’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Biz kadınlar Nebî (s.a.v.) ile beraber gazâda bulunurduk, mücâhidlere su verir ve onlara hizmet ederdik. Yaralıları ve şehidleri Medine’ye naklederdik.” Şehidleri ikişer üçer bineklere yükledikten sonra müslüman kadınlar onları defnedilecekleri kabrin yanına kadar getirir bırakırlardı. İçlerinde Ümm-i Atıyye ve Nesîbe (r.a.e.) gibi kadınlar da o muhite ve o zamana göre cerrahî ve tedavi usulüne vâkıf olup yaralılara hizmet ederlerdi. Enes bin Mâlik (r.a.) der ki: “Uhud harbinde halk inhizâma (yenilgiye) uğrayıp dağıldığı bir zamanda ki Resûlullâh (s.a.v.)’in yanında yalnız on iki kişi sebat etmişti. Bu çok tehlikeli harb gününde gördüm ki Ebû Bekir (r.a.)’in kızı ve Resûlullâh (s.a.v.)’in ailesi Hz. Âişe (r.anhâ) ile anam Ümm-i Süleym (r.anhâ) asker arasında sür’atle arkalarında kırbalarla su taşıyorlar, yaralıların ağızlarına döküyorlar, kırbalar boşalınca son derece çeviklik ile geri dönüp tekrar acele ile su yetiştiriyorlardı.” Enes İbn-i Mâlik (r.a.)’den rivayete göre: “Ümm-i Süleym (r.anhâ), Huneyn hezîmeti sırasında yanında taşıdığı hançerini göstererek: “Ben bunu bugün için edinmiştim. Hele müşriklerden birisi bir kere yanıma yaklaşsın, bununla karnını deşerim” demiştir. Bir rivayete göre yine Ümm-i Süleym (r.anhâ) cihad meydanında en kahraman mücâhidlerden bile öne geçerdi. Huneyn gazasında saflar bozulup da hezimet baş gösterdiği sırada Ümm-i Süleym (r.anhâ) hançerini çekip sebat etmişti. Eli hançerli bu arslan bir kere Peygamber (s.a.v.)’e bakmış ve: “Ya Resûlullâh! Ben bozgunluk yapıp yanından dağılanları da muharib müşrikler gibi öldürmek isterim” demişti de Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: “Ey Ümm-i Süleym! Allâh bize yetişti ve zafer ihsân etti” demişti. (Hz. Mahmûd Sâmî Ramâzanoğlu (k.s.), Ashab-ı Kirâm, s.168)