Dört Büyük Halife’nin Güzel Ahlakı
Dört Büyük Halife’nin Güzel Ahlakı başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Birgün Hz. Alî (r.a.) hastalanmıştı. Hz. Ebûbekir (r.a.) haberdâr olarak, Hz. Ömer ve Hz. Osmân (r.anhümâ)’ya şöyle dedi: “Alî, hastalanmış, onu ziyârete gidelim.” Kabûl ederler berâberce Hz. Alî (r.a.)’in kapısı önüne gelirler. Hz. Alî (r.a.) onları karşılar. O esnâda Hz. Alî (r.a.)’nin rahatsızlığı hafiflemişti. Buyur eder. Öyle sevinir ki cömertliğinin denizi dalgalanır. Evine girer; temiz bir tas içinde bir kişiye yetecek kadar bal bulur. Başka ikrâm edecek bir şey olmadığını görür. Temiz beyaz tas, içinde bir kişilik bal, tasın kenarında ince siyâh kıl var. İkrâm için önlerine getirir: Buyurun! der.
Ebûbekir Sıddîk (r.a.) der ki: Konuşmadan önce, baldan yemek lâyık değil. (Önce kelâm, sonra taâm (yemek)!) Diğerleri: Sen bizim içimizde efendimizsin; en kerîmimiz, en azîzimizsin. İlk söz sizin! Bunun üzerine, Hz. Ebû bekir (r.a.): Dîn, beyaz tastan daha nûrludur. Zikrullâh baldan daha tatlıdır. Şerîat kıldan daha incedir.
Hz. Ömer (r.a.): Cennet, tastan daha nûrludur. Cennetin ni’metleri, baldan daha tatlıdır. Sırat, kıldan daha incedir.
Hz. Osmân (r.a.): Kur’ân-ı Kerîm, tastan daha nûrludur. Kur’ân’ı okumak, baldan daha tatlıdır. Kur’ân’ı tefsîr etmek, kıldan daha incedir.
Hz. Alî (r.a.): Misâfir, tastan daha nûrludur. Misâfir kelâmı, baldan daha tatlıdır. Misâfir kalbi, kıldan daha incedir.
Bu anlayış ve teveccühler, Kur’ân ahlâkıdır, Allâhü Te’âlâ kalblerimizi, irfân nûru ile nûrlandırsın! Enes (r.a.)’-den rivâyet edilmiştir. Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyururlar: “Ebûbekir’i sevmek Allâh’ın afvını îcâbet ettirir. Ömer’i sevmek günâhları ortadan kaldırır. Osmân’ı sevmek îmânı kuvvetlendirir. Alî’yi sevmek cehennem ateşini söndürür.” (Allâh (c.c.) hepsinden râzı olsun.)
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s), Hz. Ebûbekir Sıddîk (r.a.), 71-72.s.)