Hicret-i Nebevi
Hicret-i Nebevi. Hicret-i Nebevi bu ümmetin devlet olarak ortaya çıkmasının başlangıcıdır.
Hicret-i Nebevi bu ümmetin devlet olarak ortaya çıkmasının başlangıcıdır. Geçmiş ümmetler bazı büyük hâdiseleri tarih başlangıcı kabul ediyorlardı. Adem (a.s.)’ın yeryüzüne indirilmesi, Nûh’un gönderilmesi, Tufan hâdisesi gibi. Hz. Ömer (r.a) de, Nebî (s.a.v.)’in Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı olarak kabul etmiştir. İbn Abbas (r.a.)’e göre: “Hz Adem ile Nebî (s.a.v.) arasında 5.575 sene vardır” der. Sonra bunları bölümlere ayırır. Adem ile Nûh arasında 1.200, Nûh ile İbrahim arasında 1.100, İbrahim ile Mûsa arasında 575, Mûsa ile Dâvud arasında 1.179, Davut ile İsa arasında 600 sene vardır.
(İbn Arabî, Muhâdaratü’l-Ebrâr)
Peygamberimiz (s.a.v.) hicretle emrolununca Hz. Ali (k.v.)’ye Mekke’de kalıp kendi yanındaki emânetleri sahiplerine vermesini söyledi. Efendimiz (s.a.v.), Ebû Bekir (r.a) ile beraber Sevr Mağarası’na çıktılar. Bir müddet orada kaldılar. Rivâyete göre peygamberimiz Ebû Bekir (r.a.)’e: “Mağaradan çıkmamız için izin verildi, çıkalım mı?” buyurduğunda; O, “Baş göz üstüne” diye itaat etmişti, insanların onları arzulu bekleyiş hisleri içinde Medine’ye yöneldiler. Ebû Bekir (r.a.), bir saat Efendimiz (s.a.v.)’in önünde, bir saat arkasında yürüyordu. Sürâka b. Mâlik, at ile onlara yetişti. Ebû Bekir (r.a.): “Bize yetişti.” deyince; Allâh Resûlü (s.a.v.): “Üzülme, Allâh (c.c.) bizimledir.” buyurdular, iki mızrak boyu yaklaşınca Ebû Bekir (r.a.) ağlamaya başladı. Allâh’ın Elçisi: “Seni ağlatan nedir?” diye sordu. Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Vallâhi kendim için ağlamıyorum. Ben öldürülürsem herhangi biri öldürülmüş olur. Sizin için ağlıyorum. Şâyet öldürülürseniz bu ümmet mahvolur.” Bunun üzerine Allâh’ın Elçisi şöyle duâ etti: “Allâh’ım sen bize yetersin, istediğin gibi yap.” Daha sonra Nebî (s.a.v.) ve Hz. Ebûbekir (r.a.) Sevr Mağarası’nda üç gün kaldılar. Üç gün sonra mağaradan çıktılar ve Medine’ye yöneldiler.
Hicri Yılbaşı
Bu feyizli ve bereketli günün, her Müslüman tarafından kutlanması dînî bir borçtur. Bu hicretle doğan İslam Devleti (30) yıl gibi çok kısa bir zamanda Endülüs’ten Çin’e kadar, cihânın en kıymetli mıntıkasında insanları, dîn ve vicdan hürriyetine, sulha sükûna kavuşturmuştur.
(Aziz Mahmûd Hüdâyi, Nebî (s.a.v.)’i Zuhûru, 67-68.s.)