Cimrilikten Kaçının

Cimrilikten kaçının. Cimrilik dünya hayatımızda malı paylaşamama hırsından kaynaklı bir hastalıktır. Cimrilik önceki ümmetlere helak sebebi olduğundan çok dikkat edilmesi gerekmektedir. Cimrilik ile ilgili yazımızı istifadenize sunuyoruz.


Dünyanın fitneleri çok ve afakları geniştir. Fakat mallar dünya fitnelerinin en büyüğü, meşakkâtlerinin en baskını ve korkuncudur. Maldaki en büyük fitne, herkes mala muhtaç olduğundandır. Mal elde edildiği zaman, onun fitnesinden kurtuluş yoktur. Eğer mal yok olursa, küfre götürmesi pek yakın olan fakirlik meydana gelir. Eğer mal olursa sonucu zarardan başkası olmayan saldırganlık meydana gelir. Kısacası mal, fayda ve âfetlerden uzak değildir. Dünya malının faydaları insanı kurtarıcı, âfetleri ise helâk edicidir. Helak edici sebeplerden biri de cimriliktir.


Cimrilikle alakalı birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf de bulunmaktadır: “Cimrilikten kaçının! Çünkü sizden önce gelen ümmetleri helâk eden cimriliktir. Cimrilik onları, birbirlerinin kanını akıtmaya, birbirlerinin namus ve malını helâl saymaya zorladı.” (Nesâî)


“Allâh (c.c.)’un fazlından kendilerine verdiği şeye cimrilik edenler, onu kendileri için hayırlı sanmasınlar. Aksine o kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şeyler, kıyâmet günü boyunlarına dolanacaktır.” (Âli İmran s. 180)

Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında biri öldürüldü. Bir kadın onun için ağlarken “Ey şehid!” diye bağırdı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi: “Onun şehid olduğunu nereden biliyorsun? O, kendisini ilgilendirmeyen konularda konuşur veya önemsiz bir şeyi vermekte cimrilik yapardı!” (Beyhâkî)


Bir kadın, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yanında “Oruç tutar, namaz kılar, ancak onda cimrilik vardır” diye övüldü. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi: “O vakit onun hayırlı olması nerede?”
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şu şekilde duâ etmiştir: “Ey Allâhım! Ben cimrilikten sana sığınıyorum. Korkaklıktan sana sığınıyorum. Bunama derecesine gelen yaşlılıktan sana sığınıyorum.” (Buhârî)

(İmâm-ı Gazâlî, İhyâ’u Ulûm’id-din, 3.s., 545.s.)