Osmanlı Toplumunda Ramazanlar
Osmanlı iftardan sahura Ramazan’ı nasıl yaşardı? Osmanlı, mübarek üç ayların sonuncusu olan Ramazan’ı ‘11 ayın sultanı’ olarak tanımlardı. Osmanlı toplumunda Ramazan, ayrı bir heyecan ve huşu içerisinde yaşanırdı. Osmanlı Toplumunda Ramazan, yazımız sizleri tekrardan o günlere götürecek niteliktedir.
Mâbed-i ilâhî olan câmilerde Osmanlı Devleti’nde her sınıf halk eşit hak ve hürriyetlere sahipti. Orada ekâbir ve halktan kimseler arasında sınıf farkı olmadığından herkes istediği yerde, en büyük sayılan adamın yanında oturabilir ve namaz kılabilirdi.
Ramazanlar’da câmiye gelen vezirler ve zenginler ile her sınıf halk, mâlî kudretine göre, hâfızlara kıraat sonunda gizlice münâsip hediyeler verirdi. Yine herkes durumuna göre, dışta cemaatin yardımını bekleyen fukaraya sadakalar, rastlarsa kimsesiz çocuklara şeker parası nâmıyla paralar verir, câmi dışında simit, çörek alır, hoş sözlerle gönüllerini yaparlardı.
Câmilerde rastlaşan ahbaplar birbirlerini iftar yemeğine dâvet eder, çoğu misafirlerini câmiden beraberinde evine götürürdü. Zenginler de câmilerdeki hâfız ve vâiz efendileri, ağaları vasıtasıyla akşam iftar etmek üzere konaklarına davet eder ve dönüşlerinde de atıyyeler verirlerdi.
Gündüz vüzerâ, ekâbir, ricâl ve memurlarla meşhur zevât bir müddet câmide kalır, hâfız ve vâizleri dinler, herkes gibi câminin maksûre tâbir olan parmaklıklarla bölünüp ayrılmış yerlerinde kendi kendine Kur’ân-ı Kerîm okuduktan sonra câmi avlusuna çıkar, evvelce anlatılan sergi denen meşher-i nefâisi dolaşır, sonra oturup biraz vakit geçirir, alışveriş etmiş olmak için sergiden de bir şeyler satın alırdı. Vezirler ve zenginler, Ramazan keyfi ve oruç hâliyle gözlerine her şey hoş hoş göründüğü için pek çok eşya satın alırlardı. Her seferinde üç beş bin kuruş harcadıkları bile olurdu. Bu arada rastladıkları yoksul kişilere ağaları vâsıtasıyla gizlice kifâyet miktarı atıyyeler vererek taltif ederlerdi.
(Abdülaziz Bey, Osmanlı Âdet, Merasim ve Tâbirleri, s.252-253)