Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in emir ve vasiyetlerinden biri; zarurî olan nafile namazlarımızdan daha çok nafile kılmamız hususundadır. Aliyyü’l-Havvas (r.âleyh)’in, “Ümmetim için öyle bir zaman gelecek ki, kişi bildiğinin onda birini yaparsa kurtuluşa erer” mealindeki hadisi şerifin izâhında şöyle dediğini duymuştum: “Efendimiz (s.a.v.) hadisiyle şunu anlatmak istemiştir: Ümmetimden herhangi biri, ilminin bütünüyle âmel etse de, seleften ilminin onda biriyle âmel eden herhangi birinin kazândığı sevâbın onda birini dahi elde edemez.” Kişi farzlardan ayrı olarak gündüz ve gece kılacağın nafile namazları on iki rekâttan aşağı düşürmemeli, bütün gücünle bunları arttırmaya çalışmalıdır. Nafile namazların meşru olmasının sebebine gelince, Efendimiz (s.a.v.), Hâkk Teâlâ (c.c.)’un farz olarak emrettiği namazları, bizlerin ihmâl edeceğimizi veya terk edeceğimizi veya ihlâl edeceğimizi biliyordu. Eğer kılınması farz namazların, ümmetinin tamamen noksansız yapacağını bilseydi, ikinci olarak nafile namaz gibi bir namazın meşruiyetine gitmezdi. Efendimiz (s.a.v.) ümmetinin kılacağı farz namazlarda gerileyeceğini, kusur edeceğini bildiği için, bu farz namazların telâfisi için, nafile namazların meşruiyetine Râbbinden izin istemiştir. Râbbi de bunu kabul ettiğinden, bu meşruiyet Allâh (c.c.)’dan gelmiş sayılır. Bir hadiste şöyle buyurulur: “Müslüman bir kul farzlardan başka Allâh (c.c.) için günde 12 rekât nafile kıldığı takdirde Hâkk Teâlâ (c.c.) o kuluna cennette bir ev yapar.” (Müslim) Diğer bir rivayette şu ziyade ile 12 rekât nafile namaz vakitlerine göre şöyle bildirilmiş: “Öğleden evvel 4, öğleden sonra 2, akşam ve yatsı namazlarından sonra da ikişer rekât, sabah namazından önce de iki rekât.” (Tirmizî) (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.129-130)