Âyet-i Celîle’de şöyle buyrulur: “Yahûdîler, Allâhü Teâlâ’yı gereği gibi tanıyamadılar. Zîrâ “Allâhü Teâlâ, beşere hiçbir şey indirmemiştir” dediler.” (En’am s. 91) Böyle demekle beşeriyet hakkında değil, Allâhü Teâlâ hakkında takdirsizlik ettiler. Beşere, Hâkk Teâlâ’nın en büyük rahmet ve nimeti olan vahyi, gönderdiği Peygamberleri inkâr etmek cür’etinde bulundular. Rivayet edildiğine göre; bir gün, Yahudi âlimlerinden başhaham Mâlik bin Sayf, huzûr-u risâlete gelir. Kitablar üzerinde Efendimiz (s.a.v.) ile mübâhase etmeye başlar. Mâlik, çok şişman bir adammış. Konuşurlarken, Resûl-ü Ekrem (s.a.v.): “Tevrat’ı Mûsâ’ya indiren Allâhü Teâlâ hakkı için doğru söyle! Tevrat’ta, “Allâh (c.c.), şişman olan âlimi sevmez” diye yazılı değil mi? Halbuki sen şişman bir hahamsın. Yahûdîlerin yedirdikleri şeylerden semizlemişsin!” buyurur. Ashâb-ı Kiram (r.a.e.) gülüşür, Mâlik’in canı sıkılır ve: “Allâh (c.c.), beşere hiçbir Kitab indirmemiştir” der, Nübüvvet-i Muhammedî (s.a.v.)’i inkâr edeyim derken, hiddetinden, müşrikler gibi, bütün Kitabları toptan inkâr ediverir. Yahûdîler, hâdiseyi işitir: “Yazıklar olsun sana! Mûsâ’ya Tevrât indirilmedi mi? Niçin onu inkâr ettin?” derler. Mâlik: “Peygamber’e hiddetimden böyle söyledim” der. Yahûdîler: “Biz, öfkelendiği vakit Kitabını inkâr eden adamı istemeyiz, sen yârın hiddetlenirsen, Allâh (c.c.)’yu da inkâr etmekten korkmazsın” derler. Ve kendisini başhahamlıktan azlederek, yerine Kâ’b ibn-i Eşref’i ta’yîn ederler. Bu Âyet-i Kerime’nin nüzul sebebi hakkında meşhur olan rivâyet budur. (Ayıntabî Mehmed Efendi, Tibyân Tefsiri, c.2, s.38-39)