Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allâh’a ve âhiret gününe inanan, komşusuna ikram etsin. Misafirine ikram etsin. Ya hayır söylesin, yahut sussun.” (Ebû Hüreyre) Ya’lâ şöyle dedi: Muhammed b. Sûka Zâhid’in yanına gittik. Bize şöyle dedi: Size bir şey anlatayım, bana faydalı oldu,belki size de faydalı olur. Ata b. Ebî Rebâh bize şöyle dedi: “Ey kardeşimin oğlu, sizden öncekiler, boş sözü kötü görürlerdi. O kadar ki; Allâh’ın Kitabı’ndan başka her sözü fuzulî sayarlardı. Bir kimse, ya Kur’ân okumalı, ya iyiliği emredip kötülükten sakındırma vazifesini yapmalıdır. Konuşma bunlar için olmalı. Yahut zarurî olan ihtiyacını anlatmak için konuşmalı.” Ebû Hüreyre (r.a.); Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı: “Lüzumsuz sözleri bırakmak, insanın İslâmî güzel huyları arasında sayılır.” Lokman Hekim’e sordular: Seni, bu gördüğümüz makama ne ulaştırdı? Şöyle anlattı: Doğru söz, emaneti yerine teslim etmek, bana faydası olmayan sözü bırakmak. Hz. İsâ (a.s.)’nın şöyle dediği anlatılır: Allâh’ın zikri dışındaki her söz, hiçtir. Hangi sükût fikir değilse, gaflettir. Hangi bakışta ibret yoksa, boştur. Sözü, Allâh zikri; sükûtu tefekkür; bakışı ibret olanlara ne mutlu!… Evzaî’nin şöyle dediği anlatılır: “Mü’min az söz eder, çok iş yapar. Münafık ise çok lâf eder, âz iş yapar.” Yahya b. Ebî Kesir şöyle dedi: “Bir kimsenin konuşması düzgün olunca bundan diğer işlerinin de düzgün olduğu anlaşılır. Bir kimsenin konuşması bozuk olunca diğer davranışlarının da bozukluğu anlaşılır. (Ebû’l-Leys Semerkandi, Tenbihü’l Gafilin, s.240-243)