Resûlullâh (s.a.v.) bir gün devesinin üzerinde ilerlerken, arkadaşları da O (s.a.v.)’in önünde yürüyorlardı. Hz. Muâz (r.a.): “Canım sana fedâ olsun, Yâ Resûlullâh! Cenâb-ı Mevlâ’dan niyâzım, bizim emânetimizi senden önce almasıdır. Allâh göstermesin, eğer sen bizden önce vefât edersen, senden sonra hangi ibadetleri yapalım?” diye sordu. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz bu soruya cevap vermedi.Bunun üzerine Muâz: “Allâh yolunda cihâd mı edelim?” diye sordu. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allâh yolunda cihâd çok güzel şeydir ama insanlar için bundan daha hayırlı ameller vardır.” “Yani oruç tutmak, zekât vermek mi?” “Oruç tutmak, zekât vermek de güzeldir.”Muâz (r.a.), bu minvâl üzere, insanoğlunun yaptığı bütün iyilikleri sayıp döktü. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) her defasında: “İnsanlar için bundan daha hayırlısı vardır.” diyordu. Hz. Muâz (r.a.): “Anam, babam sana kurban olsun Yâ Resûlullâh! İnsanlar için bunlardan daha hayırlı ne olabilir?” diye sordu.Efendimiz (s.a.v.) ağzını gösterdi: “Ey Muaz, ya hayır konuş, hayır konuşmayacaksan sus.” buyurdu. Muâz (r.a.): “Yâ Resûlullâh! Konuştuklarımızdan dolayı hesâba mı çekileceğiz?” diye sordu. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.), Muâz (r.a.)’in dizine hafifçe dokundu ve şunları söyledi: “Allâh hayrını versin Muâz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, dillerinin söylediğinden başka nedir ki? Kim Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsa, ya faydalı, hayırlı söz söylesin veya sussun. Zararlı söz, iftira ve gıybet, zinadan şidetlidir.