Padişahlık hasletlerini tamamıyla şahsında toplamış olduğu için, sert ve şaşmaz bir disipline, tuttuğunu koparır bir azim ve irâdeye, son derece cevvâl bir dinamizme sahip olduğu için, Osmanlılarca “Yavuz” namıyla anılan bu sultan, pederinin tahtan çekilmesi üzerine, padişahlık makamına geçti. Yavuz’un 8 yıl içinde yaptığı işler baş döndürücü olmuştur. Osmanlı topraklarını 2,5 mislinden fazla genişletmiştir. Bu suretle tarihin en büyük cihangirleri arasında yer almış ve Osmanlı padişahlarının şübhesiz en büyüklerinden biri olmuştur.Cezayir’i himayesine alıp Mağrib’e atlamış, İspanya ile karşı karşıya gelmiştir. Memluk İmparatorluğunu tamamen haritadan silmiştir. Halifeliği üzerine alması, Osmanoğulları’na tartışmasız bir manevi güç kazandırmıştır. Yıkıcı Şii propagandasını, Anadolu’dan ebediyen sürüp atmıştır. Rıdaniye Savaşında Tumanbay alt edilmiş, Osmanlı büyük bir zafer kazanmıştır. Müstakil bir Beylik iken 1514’de Osmanlı Devleti’ne itaat ederek Adana bölgesi sancağı kendilerine verilen, savaşlarda kahramanlıklar göstererek İslâm’a büyük hizmetler eden Ramazanoğlu Mahmud Bey bu savaşta şehîd olmuştur. Doğu seferinden İstanbul’a dönen Yavuz Sultan Selim için büyük merasimler hazırlanmıştır. Yüz binlerce insan, en samimi hisleriyle hükümdarlarını karşılamak için aylardır beklemektedir. Osmanlı Padişahları’nın ve Yavuz’un bu gösterişi, devlet işlerindendir. Özel hayatında mahçub, mütevâzi ve sakin bir kimsedir. Geceleri odasında gözlük takıp kitap okuduğu anlarda, alelâde bir Türk bilgininden hiçbir farkı yoktur. Son derece sâde giyinmektedir. İstanbul’da halkın hissiyatını ve yapılacak merasimleri öğrenince son derece sıkılmıştır. Şahsına gösterilecek olan bu derece tezâhürattan utandığı için, bir gün sonra merasimle şehre girmesi lâzımken, birkaç saat önce, gece vakti, yanında birkaç kişi ile kayığa binmiş, gizlice Topkapı Sarayı’na çıkmıştır. Ertesi gün halk ve devlet adamları, Padişah’ın Saray’da olduğunu öğrenmişler ve hiçbir merasim yapamamışlardır. Bu hadise 16. asırdaki Türk ahlâkının yüksekliğini gösterir. (Yılmaz Öztuna, Osmanlı Devleti Tarihi, s.257-261)