İslâm dini kadın ve erkeğe, namazda ve namaz haricinde avret mahallini örtmeyi farz kılmıştır. Çıplaklık, ahlâkın bozulmasına, zinanın artmasına ve insanların şehvanî arzularının kölesi haline gelmesine sebep olduğu için haramdır. Müslüman bir kadın, giydiği elbisenin şehveti tahrik etmeyecek şekilde avret mahallini örtmesine dikkat gösterecektir. Müslüman kadın Avrupai tarzda giyinmemeli, yalnız evinin içinde, İslâm’a uygun bir şekilde süslenmelidir. Vücudumuzun bazı noktalarının örtülmesi, Cenâb-ı Hâkk’ın koymuş olduğu ilâhî edeb düsturudur. Kadının hâyâsı, hayatıdır. Tesettürü terk etmesi kadının manevî intiharıdır. Kadın denilince akla hâyâ ve iffet timsali bir varlık gelir. Ayaklarının altında Cennet bulunduğu haber verilen kadın, sokakları kirleten ve birçok erkeklerin gözünde zina âleti haline gelen kadın değildir. Tesettür, vakar, şahsiyet, kerâmet, asâlet ve kadının azâmetini korumakta ve eşi için güzelliğini ve faydalarını dokunulmaz kılmaktadır. Kadın tesettürlü olduğu halde ilmi derecelere ulaşabilir, kemâl ve fazîletler yolunu kat edebilir. Hicâbın kadın için gelişim ve ilerleme yolunda bir engel teşkil ettiği düşüncesi şeytâni bir vesvesedir. Çıplaklığın ebedî âlemdeki mesuliyetini, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in şu hadîs-i şeriflerinden dinleyelim. Buyuruyorlar ki: “Ateş ehlinden iki sınıf vardır. Şu zamanda onları göremiyorum. Biri; yanlarında sığır kuyruğu gibi kamçılar bulunan bir kavimdir. Onlarla halkı döverler. Diğeri; giyinmiş fakat birçok yerleri çıplak, halkı eğri yola meylettiren, kendileri de haktan meyletmiş, başları deve hörgücü gibi bir takım kadınlardır. Bunlar Cennet’e giremez ve kokusunu da alamazlar. Muhakkâk ki, Cennet’in kokusu şu kadar uzak yoldan hissedilir.” Altını gösteren, kolsuz ve kısa etekli elbiseler; türlü şekle sokulan saçlar vs. bunların hepsi menfi davranışları ile hadîs-i şerîfin mucizeliğini ortaya koyan birer delildir. (Mehmed Emre, İslâm’da Kadın ve Aile, s.156-159)