Yüce Allâh, gece ibâdet edenleri Resûlü (s.a.v.) ile birlikte zikretmiştir. Bu güzel işe karşılık olarak vereceği mükâfatta onları peygamberinden ayırmayarak hepsini şöyle övmüştür: “Resûlüm, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yansında ve üçte birinde kalkıp ibâdetle geçirdiğini ve senin yanında bulunan bir topluluğun da böyle yaptığını Râbbin elbette biliyor.” (Müzemmil s. 20) Yüce Allâh, bu surede gece Kur’an okumanın kalb için daha uyumlu ve bu okuyuşun ezberleme ve zikretme için daha elverişli olduğunu da bildirmektedir. Yani, anlama ve hıfzetmede kalp dile uyar. Yüce Allâh, gece ibâdet edenlere “âlim” ismini vermiş ve onları havf ve recâ (korku ve ümit) ile ibâdet edenlerden yapmıştır. Ayrıca onlar için göz aydınlığı ve mutluluk vesilesi olacak mükâfatı katında gizlemiştir. Gece ibâdet edenler âyette şöyle anlatılmıştır: “Yoksa inkârcı kimse, o geceleyin secde ederek ve kıyamda bulanarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse gibi midir?” (Zümer s. 9) Yüce Allâh, gece ibâdet edenlerin dünyadaki vasıflarını ve ahirette onlar için hazırlanan nimetlerin özelliklerini şöyle anlatır: “Onlar geceleri Râblerine secde ederek ve kıyâmda ibâdet yaparak geçirirler.” (Furkan s. 64) “Korkuyla ve umutla Râblerine yalvarmak üzere ibâdet ettikleri için onların vücutları yataklarından uzak kalır.” (Secde s. 16) Yani yataklarından kalkarlar. Azap korkusundan veya kendilerine vadeliden mükâfatları elde etme arzusundan dolayı artık yatmakla huzur bulamazlar. “Yaptıklarına karşılık olarak onlar için nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.” (Secde s. 17)
(Ebû Tâlib El-Mekkî, Kûtu’l Kulûb, c.1, s.185-186)