Ebû Abdullah el-Hâris er-Razi (r.âleyh) Hazretlerinden rivâyet olundu ki Allâh (c.c.) bazı peygamberlerine şöyle vahyetti: “Ben falanca kişinin ömrünün yarısını fakirlikte; diğer yarısını zenginlikte geçirmesine hükmettim. Onu zenginlik ve fakirlikte hangisini önce yaşama tercihinde serbest bırak. Hatta onun dilediğini öne alayım” dedi. Bu ilâhî vahyi alan peygamber, o adamı çağırdı. Durumu ona bildirdi. Adam: “Bana müsâde et. Eşimle istişâre edeyim” dedi. Adam, eşine danıştığında hanımı kendisine: “Önce zenginliği seç” dedi. Adam karısına: “Zenginlikten sonra, fakirlik zor ve şiddetlidir. Amma fakirlikten sonra zenginlik ise, güzel ve tatlıdır” dedi. Kadın çıkıştı: “Hayır! Bu konuda beni dinleyeceksin” dedi. Adam, peygambere gitti. “Cenâb-ı Allâh’ın bana tercihini bıraktığı ömrümün yarı zenginliğinin, ömrümün ilk başında bana vermesini dilerim” dedi. Cenâb-ı Allâh, ona dünyada genişlik verdi. Zenginlik kapıları açıldı. Adamın eşi kendisine: “Eğer sen bu zenginliğin ömrünün sonuna kadar sende kalmasını istiyorsan, Allâh (c.c.)’un sana verdiğiyle sen de mahlûklarına karşı cömert olmada kullan” dedi. Adam cömert oldu. Kendisine bir elbise aldığı zaman, aynı elbiseden bir de fakirlere alırdı. Cenab- ı Allâh’ın ona zenginlikte geçireceği ömrünün yarısı tamam olduğu vakit; Allâh (c.c.), o zaman peygamberine vahyetti: “Hakikaten ben onun ömrünün yarısını fakirlik; diğer yansını zenginlikte geçirmesine hükmetmiştim. Onu nimetlerime şükredici buldum. Şükür, nimetin artmasını gerektirir. Ona müjde ver! Onun ömrünün geri kalanı da zenginlikte geçirmesine hükmettim” buyurdu. (İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyân Tefsiri, c.1, s.161-162)

Bir Yorum Bırak