Ebû Derda (r.a.)’in şöyle dediği anlatılır. “Ey insanlar, nedir başınıza gelenler? Görüyorum ki, bir şey bilenleriniz (âlimleriniz) bir bir gidiyor. Bir şey bilmeyen cahilleriniz ise, bir şey öğrenmek istemiyor. Âlimlerin gidişi ile ilim kalkmadan bir şeyler öğrenmeye çalışınız. Size ne oluyor ki; Allâhü Teâlâ’nın size kefil olduğu şeye hırsla sarılıyorsunuz. Sizi vekil eylediği şeyi de unutuyorsunuz. Ben, sizin kötü huylularınızı baytarın hasta atları ayırt etmesinden daha iyi ayırt ederim.” Ebû Derda (r.a.) Humusluların yanına gitti. Onlara şöyle dedi. “Siz, Allâh (c.c.)’dan korkmaz mısınız ki, içinde oturamayacağınız evler yaparsınız. Kavuşmanıza imkân olmayan ümitler beslersiniz. Ve yiyemeyeceğiniz kadar mal toplarsınız. Sizden önce gelenlerden bâzıları, çok sağlam binalar yaptılar. Çok mal topladılar. Çok uzun emellere kapıldılar. Ancak, bir sabah gördüler ki, evleri kabirler hâline gelmiş, bütün ümitleri bir aldanıştan ibaret; topladıkları mallar ise, sırtlarına birer yük olmuş. Katâde (r.a.), Enes b. Mâlik (r.a.)’den naklen Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı. “İnsanoğlunda iki şey hariç her şey ihtiyarlar. Onlar da hırs ve emelidir.” Emirül Mü’minîn Hz. Ali b. Ebî Talib (r.a.)’in şöyle dediği anlatılır: “Sizin için en fazla iki şeyden korkuyorum: Uzun emel ve boş arzulara kapılmak. Uzun emel, âhireti unutturur. Hevaî (boş) arzulara uymak ise, Hâkk Teâlâ’dan alıkoyar. Hz. Ali b-Ebî Talib (r.a.), bir gün Hz. Ömer (r.a.)’e şöyle dedi. “Eğer arkadaşın (Resûlullâh (s.a.v.)) gibi yaşamak istersen, elbiseni kendin yama, ayakkabını kendin tamir et, emelini kıs. Tam doymayacak kadar ye.”
(Ebu’l-Leys Semerkandî, Tenbihü’l-Gâfilin, s.251-254)