Sıla-i Rahim Vaciptir

Sıla-i Rahim Vaciptir. Akraba ve yakınları ziyaret etme, hallerini ve hatırlarını sorma, gönüllerini alma üzerine derlenmiş yazımızı istifadenize sunuyoruz.

Akrabaya sıla etmelidir, vâciptir. Ömrün bereketli olmasına sebeptir. Çok büyük sevâptır. Sıla demek, unutmayıp yakınlık göstermektir. Ziyaret ile hediye göndermekle eliyle veya diliyle yardım etmekle olur. En aşağı derecesi selâm vermek veya selâm göndermek ile olur. Sıla için muayyen bir zaman yoktur. Nikâhla alması haram olan akrabaya sıla etmek, herhalde vâciptir. Fakat evlenmesi caiz olan akrabaya sıla etmek, vâcib değildir. Bazı âlimler buyurdular ki, gün aşırı ziyaret etmeli yahut haftada bir yahut ayda bir kere ziyaret etmelidir. Dostluğu, ziyaret ve yardımı kesmemelidir. Çünkü haramdır. Büyük günâhdır. Allâhü Te’âlâ sıla-ı rahmi kesen kimseden, râhmetini keser ve onu helâk eder. Hadîs-i şeriflerde geldi ki, bir kavmin içinde sıla-i rahmi terkeden bulunsa, üzerlerine rahmet inmez. Duâları kabul olmaz.


Üstad Hakkı

Üstâdlarına tazim etmelidir. Kendisinden ilim öğrendiği üstâd ile, diğer âlimler ta’zîm hususunda beraberdir demişlerdir. Hz. Ali bin Ebî Tâlib (r.a.) buyurdu ki: “Bana bir harf öğreten üstadın kölesi olurum.” Üstadın hakları çoktur. Yol göstermek hariç önünden yürümemelidir. Ondan önce söze başlamamalıdır. Yanında sesini yükseltmemelidir. Yanında çok konuşmamalıdır. Üzüntülü zamanında suâl sorup, ağırlık vermemelidir. Hastalanınca evine gidip hâl ve hatırını sormalıdır. Ziyaret etmeyi terk etmemelidir. Rızâsını almaya uğraşıp, duâsını istemelidir. Bedduâ etmesinden çok sakınmalıdır. Hizmetini severek yapmalıdır. Hizmet edip saadete kavuşmalıdır. Hayır duâsını alıp, din şerefine kavuşmalıdır. Talebesinin nesebi, malı, makâmı, şöhreti, yaşı ve salâhı üstâdlarından çok olsa da, yine üstâdlanna karşı tevazû, ta’zîm ve hizmet etmelidir. Nasihâtini kabul etmelidir. Velhâsıl, her yerde rızâsını gözetmelidir. İyi zamanlarında ve duâ vakitlerinde hayırlı duâsını niyaz etmelidir.


(Ahmed Kadızade, Bîrgîvî Vasiyetnamesi, Kadızâde Şerhi, 226-227.s.)