Sıhhati Yerinde Olmayanlar Namazı Nasıl Kılmalı?

Fıkıh kitaplarımızda, sıhhati yerinde olmayanların namazlarını nasıl kılacakları açıkça anlatılmaktadır. Buna göre; namazı ayakta kılamayacak kadar hasta ve özürlü olanlar namazlarını oturarak kılarlar. Oturabilse bile, tahiyyatta oturamayacak kadar hasta olanlar bağdaş kurarak otururlar ve rükûda biraz eğilerek secdelerini de tam yaparak namazlarını kılarlar.
Secde yapamayanlar, namazlarını rükûda biraz eğilerek, secdede de ondan daha fazla eğilerek kılarlar. Secde yapmak için önlerine yüksekçe bir şey koymalarına lüzum yoktur. Üzerine secde etmek için, önlerine yastık veya rahle gibi bir şey koymak mekruhtur. Bu şekilde de namaz kılamayacak olanlar, oturup ayaklarını kıbleye doğru uzatarak kılarlar. Bunu da yapamayanlar, rahat edebildikleri şekilde yan üstü yatarak (yapabilirlerse sağ taraflarına yatarak) namazlarını imâ (baş hareketiyle) kılarlar.
Yan üstü de yatamayanlar, ayakları kıbleye doğru uzatılıp upuzun yatırılır. Başının altına bir yastık konularak, mümkün oldukça başı kıbleye döndürülmüş olur. Böylece namazını îmâ ile kılar. Bu şekilde de namaz kılamayacak kadar hasta olanlara artık namaz kılma emri yoktur.
Dikkat edilirse, bu sıralamada sandalye ve koltukta namaz kılma tarifi yoktur. Acaba eskiden sandalye ve koltuk yok muydu veya bilinmiyordu da onun için mi fıkıh kitaplarımızda “Sandalye ve koltukta namaz” konusu yok?
Kur’an’da, Bakara sûresinin 255. âyeti, Âyetel Kürsî’dir. Kürsî; sandalye – koltuk demektir. Yasin sûresi 56. âyette, cennetlikler hakkında “Onlar ve eşleri, gölgelerde koltuklara (kurulup) yaslanmışlardır” buyuruluyor. Burada “Koltuklar” mânâsına gelen “Erâik” kelimesi, Kehf sûresi 31. âyette, İnsan sûresi 13. âyette ve Müdaffifîn sûresi 23. ve 35. âyetlerde de geçmektedir. Demek ki eskiden beri sandalye de koltuk da vardı ve biliniyordu.
(İbn-i Abidinzâde Muhammed Alaaddin,Üç Boyutuyla İslâm İlmihâli, s.296-297)