Şahitliği Kabul Edilmeyen Padişah

Şahitliği Kabul Edilmeyen Padişah başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.


Osmanlı pâdişâhlarının dördüncüsü olan I. Bâyezîd Hân’a cesâret ve gözü pekliğiyle ün yaptığı için “Yıldırım” lakâbı verilmiştir. Yıldırım Bâyezîd, çevik, atılgan, cesûr, zamânının hâdiselerini kavramış iyi bir kumandan ve iyi bir sultandı. Âni olaylar karşısında soğukkanlılığını muhâfaza ederek karârını verir ve ordusunu süratle istediği yere sevk ederdi. Bu yüzden düşmanları çok ihtiyatlı davranırlardı. Ömrünü cepheden cepheye koşmakla geçirmiş Türklüğün ve İslâmiyet’in Rumeli’de yerleşmesini sağlamıştır.


Adâleti çok meşhurdu. Her gün belirli bir zamanda herkesin kendisini görebileceği bir yere gelir ve dört bir yandan gelen tebaasının şikâyet ve arzûlarını dinler, haksızlığa uğrayanların haklarını derhâl iâde ederdi. Kâdıların hükümlerine kesinlikle karışmaz ve kimseyi de karıştırmazdı. Âlimlerin sohbetlerinde bulunur, onların Allâhü Te’âlâ’nın emir ve yasaklarını bildiren sözlerini canla başla kabul ederdi. Evliyâya çok hürmette bulunurdu. Osmanlı topraklarının her tarafında ilim yuvaları kurdu. Memleketin her tarafında câmi, mescit, dârüşşifâ, medrese, imâret ve misâfirhâneler yaptırdı. Bunlardan en meşhuru Bursa’da yaptırdığı Ulu Câmi’dir. Ayrıca bütün bu imâretler için geniş vakıflar kurdu.

Yıldırım Bâyezîd Hân’ın bir mahkemede şâhidlik etmesi gerekiyordu. Pâdişâh mahkemeye geldi ve herkes gibi o da ellerini önünde bağlayarak ayakta bekledi. Devrin Bursa Kâdısı Molla Şemsüddîn Fenârî, dik dik Pâdişâh’ı süzdükten sonra şu hükmü verdi: “Senin şâhidliğin geçersizdir. Zira sen namazlarını cemâatle kılmıyorsun. Elinde imkân bulunduğu hâlde namâzlarını cemâatle kılmayan biri, yalancı şâhidlik edebilir demektir.” Bu ithâm karşısında herkes Yıldırım Bâyezîd’in hiddetlenmesini bekliyordu. Fakat o boynunu büküp mahkemeyi terk etti. Bu olaydan sonra sarayın yanı başına bir câmi yaptırdı. Namâzlarını cemâatle kılmaya başladı.


(Rehber Ansiklopedisi, 2.c., 281-283.s.)