Sabır ile Şükrün Bir Yerde Birleşmesi
Sabır ile Şükrün Bir Yerde Birleşmesi.Bir şey bir yönden üzüntü, bir yönden de sevinme vesilesi olur. Bu bakımdan sabır üzüntü cihetinden, şükür de sevgi cihetinden gelir.
Sabır ile şükür zıddır. Nasıl bir araya gelirler? Çünkü sabır üzüntüye, şükür de sevinmeye karşı olur?’
Bir şey bir yönden üzüntü, bir yönden de sevinme vesilesi olur. Bu bakımdan sabır üzüntü cihetinden, şükür de sevgi cihetinden gelir. Fakirlik, hastalık, korku ve dünya belasında bazı şeyler vardır ki akıllı bir kimse onlarla sevinmeli ve onlara karşı şükretmelidir.
Birincisi: Her musibet ve hastalığın, daha büyük olması düşünülebilir; zira Allah Teâlâ’nın kudreti dahilinde olanların sonu yoktur. Eğer Allah o musibeti kat kat verseydi kim onu reddeder, önüne perde olurdu? O halde kendisine daha büyüğü verilmediği için şükretmelidir.
İkincisi: Musibetin dininde olması mümkündü.
Bir kişi Sehl Tüsterî’ye şöyle dedi: “Hırsız evime girip eşyamı götürdü.” Sehl “Allah’a şükret.” dedi. “Eğer şeytan kalbine girip tevhidi ifsad etseydi ne yapardın!” Bu nedenle İsa (a.s) duasında istiâze ederek şöyle demiştir: “Ey Allahım! Benim musibetimi dinimde kılma!”
Hz. Ömer (r.a) “Ben herhangi bir bela ile müptelâ olduğumda mutlaka Allah’ın dört nimetine mazhar olmuşumdur: a) Dinimde olmadığı için, b) Ondan daha büyüğü olmadığı için, c) Onunla razı olmaktan mahrum olmadığım için, d) Ondan dolayı sevap umduğum için!”
Meşayihten biri bir çarşıdan geçti. Onun kafasına bir tencere kül döküldü. Derhal Allah’a şükür secdesine vardı. Kendisine denildi ki: “Bu secde ne idi?” Dedi ki: “Ben, üzerime ateş dökülmesini beklerken külün dökülmesi benim için nimettir.”
Birine şöyle denildi: “Bizden yağmur kesilmiştir. Sen yağmur duasına çıkmaz mısın?” cevap olarak dedi ki: ‘Siz yağmurun geciktiğini, ben de taş yağmasının geciktiğini görüyorum.
(İmâm-ı Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-dîn, 4.c., 234-235.s.)