Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Der ki: “Resûl-i Ekrem (s.a.v.) minbere çıktı, “âmin” dedi. Sonra bir basamak daha çıktı “âmin” dedi. Sonra bir basamak daha çıktı, “âmin” dedi. Bunun üzerine Muaz (r.a.) tekrar tekrar âmin demesinin sebebini Resûlullâh (s.a.v.)’e sordu. “Cebrail bana gelerek dedi ki: “Yanında ismin zikredilir de sana salât-ü selâm getirmeyen kimse bu halde iken ölürse, cehenneme girsin, Allâh onu rahmet ve mağfiretinden uzaklaştırsın. Âmin de.” Ben de “âmin” dedim. “Kim Ramazan ayına ulaşır da onun orucu, ibâdeti-kabul olmaz ve o kimse böyle iken ölürse, cehenneme girsin, Allâh onu rahmet ve mağfiretinden uzaklaştırsın” dedi ve bana da “âmin de” dedi. Ben de “âmin” dedim. “Kim annesine, babasına veyahut bunlardan birine ulaşır da onlara bakmaz, böylece ölürse o kimse cehenneme girsin, Allâh onu râhmet ve mağfiretinden uzaklaştırsın” dedi. Bana da “âmin de” dedi. Ben de “âmin” dedim.” Ali b. Ebû Tâlib (r.a.)’den rivâyetle Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Yanında ismim zikredilip, bana salât-ü selâm getirmeyen kimse cimrilerin en cimrisidir.” Cafer b. Muhammed (r.âleyh) babasından rivâyet etmiştir. Resûlullâh (s.a.v.) buyuruyor: “Kim ki, yanında anılırım da bana salât-ü selâm getirmezse o kimse cennetin yolunu bulamaz.” Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyetle, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kavim, bir yerde toplanarak oturup, sonra bana salât-ü selâm getirmeden, Allâh’ı zikretmeden dağılırsa, Allâh onlara noksanlık verir. Allâh dilerse onlara azâb eder, dilerse bağışlar.” (Kadı Iyâz, Şifâ-i Şerif, s.465-466)