Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in doğru ve düzgün konuşmasının, etkili ve yerinde söz söylemesinin başlıca sebepleri şunlardır: O, Arapça’yı en iyi konuşan Kureyş kabilesine mensuptur ve Sa’doğulları topraklarında yetişmiştir. Bedevî Arapların tatlı ve düzgün söz söyleme kabiliyetine; şehirlilerin açık, anlaşılır ve parlak konuşma yeteneğine sahip olmasının hikmeti budur. Hepsinden önemlisi O (s.a.v.), hiçbir insanın elde edemeyeceği ilâhî vahyin desteğini kazanmıştır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’i en iyi tasvir edenlerden biri olan Ümmü Ma’bed, hicret sırasında görüp tanıdığı Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’i şöyle anlatmıştı: “Konuşması pek tatlı, açık ve netti. Söylediği sözler ne anlaşılmayacak kadar yetersiz, ne de usandıracak kadar fazlaydı. Onun sözleri bir inci dizisi gibiydi. Sesi gür ve pek ahenkliydi. Salâtü selâm ona olsun.”
RESÛL-İ EKREM (S.A.V.)’İN TEMİZ SOYU
Abdullah ibni Abbâs (r.a.) şöyle demiştir: “Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.)’in rûhu, daha Hz. Âdem (a.s.) yaratılmadan iki bin yıl önce Cenâb-ı Hakk’ın huzûrunda bir nûr olarak durmaktaydı. Bu nûr Cenâb-ı Hakk’ı tesbîh eder, melekler de onun tesbîhi sebebiyle Allâh (c.c.)’u tesbîh ederdi. Allâhü Teâlâ Hz. Âdem (a.s.)’i yaratınca bu nûru onun sulbüne iletti. Bundan sonrası hakkında Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allâhü Teâlâ beni Âdem’in sulbünde yeryüzüne indirdi. Sonra beni Nûh’un sulbüne koydu, daha sonra İbrahim’in sulbüne iletti. Böylece Allâhü Teâlâ beni hep asîl sulblerden, tertemiz rahimlerden birbirine ileterek, kesinlikle evlilik dışı ilişkide bulunmamış olan anne ile babamdan dünyaya getirdi.” Hz. Abbâs (r.a.)’in Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.)’i medheden ünlü şiiri bu rivâyetin sağlam olduğunu göstermektedir. (Kâdı İyâz, Şifâ-i Şerîf, c.1, s.196-199)