Câbir ibni Semüre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre bir defasında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz onun yanağını okşamıştı. Câbir bu ânı şöyle anlatır: “Eli öyle serin idi ve öyle güzel kokuyordu ki, sanki mübârek elini güzel koku satan bir adamın sepetine daldırıp çıkarmış gibiydi.” Başka biri de şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) mübârek eline güzel bir koku sürse de sürmese de, onunla tokalaşan kimse, elinde bütün gün onun güzel kokusunu duyardı. Allâh (c.c.)’un Sevgili Elçisi (s.a.v.) mübârek eliyle bir çocuğun başını okşasa, o çocuk Resûlullah (s.a.v.)’in elinin kokusuyla diğer çocuklar arasından hemen fark edilirdi.” Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, Enes ibni Mâlik (r.a.)’in evinde öğle uykusuna yatmış, altında meşin bir yaygı serili olduğu için terlemişti. Enes (r.a.)’in annesi Ümmü Süleym (r.anhâ) hemen bir şişe getirdi ve Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in mübârek yüzünde biriken terleri o şişeye toplamaya başladı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) uyanıp da ona ne yaptığını sorunca, Ümmü Süleym (r.anhâ): “Kokuların en güzeli olan senin terini, güzel koku şişesine koyup saklıyoruz.” dedi. İmâm Buhârî, et-Târîhu’l-Kebîr adlı eserinde Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’den Câbir ibni Abdullah (r.a.)’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Allah (c.c.)’un Sevgili Elçisi (s.a.v.) bir sokaktan geçse, ardından da bir başkası o yola girse, orada kalan güzel koku dolayısıyla o kişi Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in oradan geçtiğini anlardı. Hadis, fıkıh ve tefsir âlimi İshâk ibni Râhûye (r.âleyh), sokaktan geçen kimsenin hissettiği bu kokunun, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’in kullandığı güzel bir kokudan değil, onun vücûdunun tabiî kokusundan kaynaklandığını söylemiştir.
(Kâdı İyâz, Şifâ-i Şerîf, c.1, s.172-173)