Sen eğer, asıl yaradılışta olan güzel vasıflara bakarsan, Peygamber (s.a.v.)’i bilittifak bütün bu güzellikleri kendinde toplamış bir halde bulursun. Zahiri güzelliğine, (âzalarının yeknesaklığına) gelince: Bu hususta; Ali, Enes b. Malik, Ebu Hüreyre, El-Bera b. Âzib, Aişe Ümmü’l-müminin, İbn Ebi Hale, Ebu Cuhayt’e, Cabir b. Semûre, Ümmi Ma’bed, İbn Abbas, Muarndb. Muaykib, Ebi’t-Tufeyl, el-Adda b. Halid, Hureym b. Fatik Hâkim b. Hizam (r.a.e.) ve diğerlerinden nakledilen hadîslere göre Peygamber (s.a.v.); Son derece güzel renkli, göz bebeği siyah ve büyük, göz çukurları geniş, gözündeki beyaz kısmı biraz kırmızıya çalar bir şekilde, kirpikleri büyük, daima parıldayan bir yüz, ince ve uzun kaşlı, burnu son derece güzel ve düzgün, seyrek dişli, yuvarlak yüzlü yani biraz uzunca, geniş alınlı, göğsünü dolduracak kadar gür sakallı, karnı ve göğsü düzgün ve eşit, omuzları geniş, kemikleri kalın, pazıları kaim ve güzel, dirsekleri kaim, avuç ve ayaları geniş, ayakları, elleri, parmakları tastamam düzgün ve aydınlık, dolgun, ne çok uzun ve ne de çok kısa, beraberinde yürüyen hiç kimse ondan uzun olamazdı, saçları ne kıvırcık ve ne de çok basık, güldüğü zaman dişleri şimşek gibi parlak, beyaz bulut kadar ak, konuştuğu zaman inci gibi beyaz, boynu görülmemiş şekilde güzel, ne çok kalın, ne de çok sarkık, vücudundaki etler gayet sabit ve uyumlu idi. Bera b. Âzib (r.a.) “Al elbise içinde Nebi (s.a.v.)’in zülfü kadar güzel bir zülf görmedim.” dediği rivayet edilmiştir.
(Kadı İyaz, Şifa-i Şerif, s.65)