Peygamber (s.a.v.) en emin, en âdil ve en doğru bir peygamberdi. Öylesine emin ve doğru idi ki, bunu düşmanları bile kabul edip itiraf etmişlerdir. Henüz kendisine peygamberlik gelmeden önce bile “El -Emin” deniyordu. Îbn İshak (r.âleyh), “Allâh (c.c.) O (s.a.v.)’de bütün güzel ahlâk ve hasletleri cemettiği için kendisine emin denilmiştir.” dedi. Allâh (c.c.): “Orada kendisine itaat olunandır. Bir emindir” (Tekvir s. 21) buyurmuştur. Birçok müfessirler, “bu âyette kastedilen, Hz. Peygamber (s.a.v.)’dir” dediler. Kureyş, Kâbe’nin inşasında Hacer-i Esved’i kim koyacağı hususunda anlaşmazlığa düşünce, aralarında bilâhare ilk defa kim gelirse onu hakem kılacaklarına karar verdiler. Derken, Peygamber (s.a.v.) çıkageldi. Bu, henüz kendisine peygamberlik gelmeden önce idi. Dediler ki: “Bu Muhammed’dir. Bu, kendisine son derece güvenilen bir zattır. Yani Emîn’dir. Onun hakem olmasına hepimiz yürekten razıyız. Hakemliğini kabul ediyoruz.” Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur: “Vallâhi ben gökte de eminim, yerde de.” Hz. Ali (r.a.)’den rivâyetle: “Ebû Cehil, Peygamber (s.a.v.)’e dedi ki: “Biz seni yalanlamıyoruz, biz sana gelen kitabı yalanlıyoruz.” Bunun üzerine Allâh (c.c.): “Şüphesiz onlar, seni yalanlamıyorlar.” meâlindeki âyeti inzâl buyurmuştur. Bir başka rivâyette ise, “Biz seni yalancı saymıyoruz, sen aramızda yalanlanan (yalancı sayılan) biri değilsin.” Ehnas b. Şerîk, Bedir günü Ebû Cehil ile karşılaştı ve ona sordu: Ey Hakem’in babası burada sözümüzü duyacak kimse yok, bir sen bir de ben varım. Söyle bakalım Muhammed sâdık, doğru bir kimse midir, yoksa yalancı mıdır?” “Allâh’a yemin ederim ki Muhammed doğru ve pek emîn bir zattır! O hayatında katiyyen yalan söylememiştir.” diye cevâp vermiştir. (Kadı Iyâz, Şifâ-i Şerif, s.133-134)