Nebi Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in Muhterem Ebeveyni

Nebi Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in Muhterem Ebeveyni. Efendimiz Hazretleri’nin nesebi, şirkin kirinden, küfrün aybından ve her türlü pislikten arınmıştır.
Seleften büyük bir cemâat ve âlimlerin çoğu Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri’nin anne ve babalarının îmân üzere vefât ettikleri görüşündedirler. Şunu delîl getirdiler. Efendimiz (s.a.v.): “Ben mütemâdiyen (devâmlı olarak) temiz babaların sulbünden, temiz anaların rahmine nakloluna geldim” diye buyurmuşlardır. Cenâb-ı Hâkk Tevbe Sûresinde “Şübhesiz ki müşrikler, necistir (pistir)” buyurmuşlardır. Temizlik ile pislik; îmân ile şirk birbiriyle tezad teşkil eder. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in yüce ecdâdından herbirisi temizdir ve onların müşrik olmadıklarını kabûl etmek vâciptir.
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri’nin nesebi, şirkin kirinden, küfrün aybından ve her türlü pislikten arınmıştır. O dönemde Kureyş’in putlara taptığı meşhûrdur. Amma, onların içinde Hz. İbrâhîm (a.s.)’ın Dîni üzere olup putlara tapmayanlar da vardı. Ve aynı zamânda Hz. İbrâhîm (a.s.) şöyle duâ etmişti: “Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!”
Mâliki Mezhebi’nin büyük âlim ve kadılarından Ebû Bekir İbn-i Arabî Hazretleri’ne, Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri’nin ebeveynlerinin cehennemde olduğunu söyleyen kişinin hâlini sordular. O zât da şöyle fetvâ verdi: “Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri’nin anne ve babalarının cehennemde olduğunu söyleyen kişi mel’ûndur. Zîrâ Allâhü Te’âlâ: “Şübhesiz ki Allâh ve Resûlü’ne ezâ edenler; muhakkak ki Allâh onları dünyada ve âhirette la’netlemiş (rahmeti sahasından kovmuş) ve onlara pek hakaretli bir azâb hazırlamıştır” buyurmaktadır. (Ahzâb s. 57) Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri de: “Ölülerden dolayı, hayâtta olanlara eziyet etmeyin (onları üzecek sözler söylemeyin)” buyurdular.
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri: peygabuyurdular. Biz Sahâbe-i Kirâm (r.a.e.) Hazretleri hakkında noksanlık ve ayıp verecek bir şeyle konuşmaktan men olunduk. Peygamberler (s.a.v.) hakkında ayıp ve noksanlık veren bir şeyle konuşmamak daha önce gelir.
(İsmâil Hakkı Bursevî (k.s.), Rûh’ul Beyân, c.1, s.767-672)