Nebi Efendimiz’i Sevmenin Alametleri

Nebi Efendimiz’i Sevmenin Alametleri başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.

Nebî (s.a.v.) Efendimiz’e tâbî olmak için sünnetini iyi bilmek gerekir. Resûlullâh (s.a.v.)’in sünnetini de muhakkikiyn ûlemadan, müçtehid ûlemadan öğrenmek gerekir. Meselâ İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.) hazretleri, Nebî (s.a.v.) Efendimiz’i gerçekten seven bir mü’minde şu vasıfların olması gerektiğini söylemiştir:

  1. Resûlullâh (s.a.v.)’in sünnetine her hususta tam olarak ittiba edilmelidir. Hâkk Te‘âlâ hazretleri; “Andolsun, Allâh’ın Resûlü’nde sizin için; Allâh’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman, Allâh’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb s. 21) Yani Resûlullâh (s.a.v.), bizim için örneklerin en mükemmelidir. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz bizlere gecesiyle ve gündüzüyle apaydınlık bir din bırakmıştır, her şeyi öğreterek bu dünyadan darü’l bekâya teşrif etmiştir. Hayatın her safhasında Nebî (s.a.v.)’in sünnetine uygun olarak yaşamaya gayret sarfedilmelidir. 2. Resûlullâh (s.a.v.)’in her sözü kabul edilip hükmüne uyulmalı, her meselede Resûlullâh (s.a.v.)’in hakemliğine başvurulmalıdır. Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerim’de; “Allâh ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allâh’a ve Resûlü’ne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır” (Ahzâb s. 36) buyurmuştur. 3. İnsanlar arasında Resûlullâh (s.a.v.)’in dîni olan İslâm’ı yaymaya ve tevhid bayrağını yüceltip, putperestliği ortadan kaldırmaya çalışılmalıdır. 4. Emr-i bi’l ma’ruf nehy-i anil münker yapmak. Yani doğruyu emretmeli, kötülükten sakındırmalıdır. 5. Mü’min, Nebî (s.a.v.)’in yüce ahlâkıyla ahlâklanmaya çalışmalıdır. 6. Nebî (s.a.v.)’e daima salât-ü selâm getirmelidir. 7. Nebî (s.a.v.)’in huzurunda yüksek sesle konuşmamalıdır. Resûlullâh (s.a.v.)’in huzurunda yüksek sesle konuşmama ifadesi ile belirtilen edeblerden birisi de Nebî (s.a.v.) Efendimiz bir hüküm verdiği zaman hiçbir yorum yapmadan sessizce dinlemektir.
    (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler, c.2, s.34)