Namaz Cenab-ı Hakk’ın Bizlere Lütfudur

Namaz Cenab-ı Hakk’ın Bizlere Lütfudur. Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân-ı Kerim’de en çok zikrettiği farz ibadettir namaz. Dolayısıyla bir kişinin Müslüman olduğunun en bariz özelliği ve işareti namaz kılmasıdır.


Ebû Ümâme (r.a.)’den Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimse güzel bir şekilde abdest alır, ellerini ve yüzünü yıkar, başını ve kulaklarını mesh eder ve ayaklarını yıkar, sonra farz olan bir namâzı kılarsa, Allâh (c.c.) o gün ayaklarıyla yürüyerek, elleriyle, tutarak, kulaklarıyla işiterek, gözleriyle bakarak ve kalbinden geçirerek yapmış olduğu günâhların hepsini bağışlar.” Ümâme (r.a.): “Vallahi ben bu sözü Resûlullâh (s.a.v.)’den defalarca işittim” dedi. (Ahmed b. Hanbel)


Bizler devamlı günâh işliyoruz, Allâh (c.c.)’a isyân ediyoruz, emirlerinden yüz çeviriyoruz, emirleri yerine getirmekte eksiklik yapıyoruz. Bunların karşılığında adaletli ve kudret sahibi olan Allâh (c.c.) katında cezalandırılıp, yaptıklarımızın karşılığını görmemiz gerekirdi. Keremine canımız feda olsun. Mevlâmız kendine yapılan isyânın ve emirlerini çiğnemenin telafisi için bize bir yol göstermiştir. Eğer biz bundan faydalanmıyorsak, bu bizim anlayışsızlığımızdandır. Allâhü Te’âla’nın râhmeti ve lütfu kullara ulaşmak için bahaneler aramaktadır. Bir hadiste “Bir kimse yatarken Teheccüd namâzına kalkmaya niyet eder de uyanamazsa, o namâzı kılmış gibi sevâp alır. Uykusu da kendisine bedavadan kâr kalır” buyurulmuştur. Allâh (c.c.)’ın bağış ve lütfunun sınırı var mı ki? O kerim olan zât, bol bol verirken almamak ne kadar acı bir nasipsizlik ve ne korkunç bir zarardır.


Hz. İbn-i Abbas (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.)’in hanımlarından birinin vefat haberini duyunca secdeye kapandı. Biri ona niçin secde yaptığını sorunca buyurdu ki: “Resûlullâh (s.a.v.): “Başınıza bir felaket gelince secde yapınız” yani namazla meşgul olunuz, buyurmuştur. Mü’minlerin annesinin vefatından daha büyük hangi felaket olabilir ki?”


(Muhammed Zekeriyya Kandehlevi, Âmellerin Fazîleti, 266-271.s.)