Müslüman Olmak İle Mümin Olmak Arasındaki Fark – 2

Müslüman Olmak İle Mümin Olmak Arasındaki Fark – 2. Müslüman namaz, zekat, hac ve Ramazan orucu gibi İslâm’ın ibadet cinsinden şiarlarını yerine getirir ancak müslümanların müminler merhalesine yükselmeleri için bazı gereklilikler vardır. Bu gereklileri derlediğimiz yazımızın ikinci bölümünü istifadenize sunuyoruz.

Eğer mü’min olsalardı Allâhü Te’âlâ diğer milletlerin onların üzerinde herhangi bir hakimiyet kurmalarına izin vermezdi. Bunun delili Allâhü Te’âlâ’nın şu âyetidir: “Allâh (c.c.) kâfirlerin mü’minlere galip gelmesine asla imkân vermez.” (Nisâ s. 141)


Eğer mü’min olsalardı Allâhü Te’âlâ onları bu hor ve hakir durumda bırakmazdı. Bunun delili Allâhü Te’âlâ’nın şu âyetidir: “Allâh (c.c.) mü’minleri içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir.” (Âli İmran s. 189) Eğer mü’min olsalardı Allâhü Te’âlâ her durumda onlarla beraber olurdu. Bunun delili Allâhü Te’âlâ’nın şu âyetidir: “Muhakkak ki Allâh (c.c.) mü’minlerle beraberdir.” (Enfal s. 19) Fakat onlar Müslümanlık aşamasında kaldılar, mü’minlik aşamasına yükselemediler.

Allâhü Te’âlâ buyuruyor ki: “Onların çoğu mü’min değildirler.” (Şuarâ s. 8) “O halde müminler kimlerdir?” dedi. Dedim ki: “Buna da Kur’ân-ı Kerîm şöyle cevap veriyor: Onlar: “Günâhlarından uzaklaşan tövbekârlar, ibâdetlerine devam eden âbidler, Allâh’a hamd edenler, lezzetlerden uzaklaşarak oruç tutan zahitler, rükû ve secdeleriyle Râblerine boyun eğenler, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyenler ve Allâh’ın belirlediği sınırları aşmayanlardır.” (Tevbe s. 112) Yani Allâhü Te’âlâ zaferi galibiyeti, hâkimiyeti ve yüksek bir durumda bulunmayı müminlere vaat etmiştir, Müslümanlara değil…


“Mü’min nasıl olunur?” denilirse; müminler ancak o kimselerdir ki Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’e imân etmişlerdir, yani dilleriyle ikrar verdikleri gibi kalpleriyle de sağlam inanmışlardır. Sonra da şüpheye düşmemişlerdir. Demek ki imân etmek için önce kalpten şüpheyi atmak şart olduğu gibi ileride devamı için şüpheden uzak olmak da şarttır.

Onlar mallarıyla, canlarıyla Allâh (c.c.) yolunda cihad etmektedirler, yani Allâh (c.c.)’a itaat yolunda her türlü zahmet ve sıkıntıya göğüs germektedirler.


(İmâm Şaravî ile Yapılan Bir Röportajdan)