Mimar (Koca) Sinan

Mimar Sinan, 29 Mayıs 1490 Kayseri’de Ağırnas köyünde doğdu. O gün, İstanbul’un Fethi’nin 37. Yıldönümüne rastlıyordu. Sinan, orduya girdi ve istihkâm subayı olarak yavaş, fakat muntazam bir şekilde yükseldi. İstidatları seçip yükseltmekte büyük sezgisi olan Kanunî Sultan Süleyman, yaşı 40’ı geçmiş bu istihkâm subayının mimarlık ve mühendislik bilgisine, sanat zevkine, köprü kurmaktaki maharetine hayrân oldu. Sinan’ı ordudan aldı; hassa ser-mimarı yani bugünkü anlayışımıza göre bayındırlık bakanı yaptı.
Büyük dehâsının yanında tükenmek bilmez bir enerjiye sahip olan Sinan, birbirinden güzel eserlerden sonra Şehzâde Camii’ni inşa edince ünü, imparatorluk sınırları dışına çıktı. Pek uzun bir ömrün bütün nimetlerinden faydalanan Sinan, görülmemiş bir çalışkanlıkla Türk imparatorluğunu eserleriyle donatıyordu. Hassa ser-mimarlığı makamını Kanunî’den sonra II. Selim ve III. Murad devirlerinde de, ölünceye kadar devam ettirdi. Eserlerinde istediği malzemeyi harcayabildiği gibi, en büyük hattatları, nakkaşları, oymacıları, çinicileri, camcıları da kullanabiliyordu. Süleymaniye Külliyesi ardından Edirne Selimiye’sini inşa ederek sanatının zirvesine yükseldi. Onun için sanat ufku, yalnız İtalya’yı gören büyük Rönesans mimarlarından daha geniş ve daha açık oldu. Eski medeniyetlerin ortaya koyduğu mimarlık şâheserlerinin çoğunu gören Sinan, bunlardan ilhâm almakla beraber, Anadolu Selçuklu mimarisinin yolunu takip etti. Selçuluklar’ın Orta Asya’dan getirip Anadolu’da geliştirdikleri bu sanatı Sinan zirvesine çıkardı. Bıraktığı eserler insanı şaşırtacak derecededir. 81 cami, 51 mescid, 81 medrese, 19 türbe, 17 imâret, 3 hastahane, 7 su kemeri ve su bendi (baraj), 8 köprü, 18 kervansaray, 33 saray, 32 hamam ve 6 mahzen. Bunların toplamı 356’dır.
9 Nisan 1588 günü İstanbul’da öldü. 97 yaşını 10 ay ve 11 gün geçiyordu. Süleymaniye Camii’nin yanındaki zarif türbesine defnedildi.
(Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, s.251-254)